Sabaha kadar uyumadım. Gözlerim şişmişti, ellerim titriyordu. Annemin gerçekten ölmeyip vampir olduğuna inanmak istemiyordum ama Arda'nın gözlerinde yalan görememiştim.
Kitap masamda duruyordu. Günlük. Çocukluğumdan beri bana yasaklanan, ama annemin ellerinden düşürmediği defter. Sayfaları çevirdim. Çoğu kelime karışıktı ama bazıları kan gibi gözüme çarpıyordu: "Lucian… kan bağı… seçim…"
Sonunda yarısı karalanmış bir bölüm buldum. Yazılar sanki aceleyle yazılmıştı:
"Ay kırmızıya döndüğünde Lucian beni buldu. Soğuk elleri kalbimi tuttu. Direndim ama kanım ona ihanet etti. Gözlerimdeki yaşamı söktü. Bana ölümsüzlük verdiğini söyledi ama ben sonsuz karanlık gördüm."
Kalem elimden düştü. Dizlerim boşaldı. Annem… gerçekten dönüşmüş müydü?
O an kapım hafifçe tıklandı. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Kapıyı araladım. Arda oradaydı.
— Buraya nasıl girdin? —dedim fısıltıyla.
— Sen izin vermeseydin giremezdim. —Gözlerini günlüğe çevirdi. — Onu bulmuşsun.
— Bana doğruyu söyle Arda… Annem gerçekten vampir miydi?
Arda o an sessiz kaldı. Gözleri uzaklara daldı. Sonra alçak bir sesle konuştu:
— Onu tanıdım, Elif. Sen doğduğunda ben buradaydım. Annen cesurdu. Lucian'ın teklifini reddetti. Ama reddetmek… ölümsüzlerden birine yetmez.
— Ne yaptı ona? —dedim boğuk bir sesle.
— Onu zorladı. Lucian kanını içti, sonra kendi kanını annene verdi. İşte dönüşüm böyle başlar.
Gözlerim doldu.
— Peki annem neden bana hiç söylemedi?
Arda gözlerime baktı.
— Çünkü seni korumak istiyordu. Senin onun kaderini paylaşmanı istemedi. Ama ne yazık ki… kanın çağırıyor, Elif. Sen onun mirasısın.
— Hayır! —dedim titreyerek. — Ben onun gibi olmayacağım!
Arda yaklaştı, elleriyle omuzlarımı tuttu. Parmakları buz gibiydi ama bakışları ateş gibi.
— İstersen asla olmayacaksın. Ama bunun için bana ihtiyacın var.
Yutkundum. Kalbim deli gibi çarpıyordu.
— Bana… neden yardım ediyorsun?
Arda sustu. Gözlerinde karanlık ve kırmızı bir parıltı dolaştı. Sonra dudaklarından itiraf döküldü:
— Çünkü seni gördüğüm andan beri… içimde bir