Ficool

Chapter 5 - GÖLGELER VE İTİRAFLAR

Gece şehri ağır bir battaniye gibi sarmıştı. Yağmur dindiği halde yollar hâlâ ıslaktı, sokak lambalarının ışığı su birikintilerinde titreşerek çoğalıyordu. Ela pansiyonun dar odasında yatağa uzanmış, tavandaki gölgeleri seyrediyordu. Uykusu yoktu. Gözlerini kapatsa bile zihninde aynı görüntü dönüyordu: Deniz'in "Bir gün sana kendi hikâyemi okumak isterim" deyişi.

O cümle ona hem güven vermişti hem de korku. Çünkü hikâyeler açıldığında sırlar da açılırdı. Ve Ela'nın sırtında sakladığı sırlar vardı; kimseye anlatmaya cesaret edemediği, taş gibi ağır anılar.

Sabah olduğunda yüzüne vuran ışık solgundu. Kafeye gittiğinde her şey olağan görünüyordu. Sahibi kadın mutfakta uğraşıyor, müşteriler her zamanki gibi kahve kokusuna sığınıyordu. Ama Ela'nın içi kıpır kıpırdı; çünkü biliyordu, Deniz gelecek.

Öğleye doğru kapı zili çaldı. O an Ela'nın kalbi hızla çarptı. Deniz gri kabanı yerine bu kez koyu mavi bir palto giymişti. Yorgun ama huzurlu bir gülümsemeyle yaklaştı.

— Günaydın, Ela.

— Hoş geldin.

Deniz yine defterini çıkarmadı. Sessizce kahvesini söyledi, ama bu kez bakışları Ela'dan hiç ayrılmıyordu. Bu bakışların altında Ela'nın elleri titremeye başladı. Masalara kahve taşırken bir fincanı düşürüyordu neredeyse.

Bir ara, kafenin kalabalığı çekildiğinde Deniz yanına geldi. Sesini alçak tuttu.

— Dışarıda biraz yürüyelim mi?

Ela tereddüt etti. Ama dün geceki huzursuz uykusunun ardından kalbinin içinde bir şey ona "kaçma" diyordu. Başını salladı. — Olur.

---

Sokaklarda rüzgâr eserken yan yana yürüdüler. Deniz her zamanki sabırlı adımlarıyla ilerliyordu. Ama Ela, içten içe yaklaşan bir itirafın ağırlığını hissediyordu.

Bir köşede sessiz bir park vardı. Çıplak ağaçların gölgeleri çimenlerin üzerine düşüyordu. Banklardan birine oturdular.

Deniz ellerini cebine soktu, gözlerini ona çevirdi.

— Ela… biliyor musun, seninle tanıştığımdan beri çok şey değişti.

Ela başını eğdi. — Lütfen… söyleme.

— Ne söylemeyeyim?

— Beni düşündüğünü, bana değer verdiğini… Bunları duymaktan korkuyorum.

Deniz sustu, ama gözlerindeki sabır yine aynıydı. — Peki… o zaman sen anlat. Ne seni bu kadar korkutuyor?

Ela'nın kalbi sıkıştı. Gözlerini bankın tahtalarına dikti. Parmakları birbirine kenetlendi. Dudaklarından dökülen cümle, yıllardır içini yakan sırların ilkiydi:

— Ben… birini kaybettim. Çok yakındı bana. Ve o günden sonra kimseye yaklaşamadım. Çünkü… kim olursa olsun, bir gün gidiyor.

Deniz'in bakışları derinleşti. Hiç acele etmeden, sadece başını salladı.

— Şimdi anlıyorum, dedi. — Sessizliği neden sevdiğini. Sessizlikte kimse gitmez.

Ela'nın gözleri doldu. İlk defa biri onu böyle anlamıştı. Ama bu an, ona aynı zamanda korku da verdi. Çünkü anlamak, bağlanmaktı. Bağlanmaksa kaybetmeye davetiydi.

— Deniz… bana bu kadar sabırlı davranma. Ben kırığım. Kırık insanlar başkalarına yük olur.

Deniz hafifçe gülümsedi. — Kırık bir taş da suyun içinde parlayabilir. Belki tam da kırıkları yüzünden ışığı yansıtır.

Ela'nın dudakları titredi. İçinde hem bir çığlık, hem de bir tebessüm vardı. Onun yanında oturmak iyi geliyordu. Ama aynı zamanda ürkütücüydü.

Parkın sessizliğinde uzun süre konuştular. Daha doğrusu, Deniz sorular sordu, Ela parçalı cevaplar verdi. Her cümlenin arkasında hâlâ gizlenmiş anılar vardı ama ilk kez biri o kapıyı hafifçe aralıyordu.

Güneş batarken kalktılar. Pansiyonun önüne geldiklerinde Ela nefesini tuttu. Söylemek istediği çok şey vardı ama kelimeler boğazına düğümlendi. Deniz ona dönüp yumuşak bir sesle konuştu:

— Teşekkür ederim, Ela. Bana güvenip biraz olsun açıldığın için.

Ela bakışlarını kaçırdı. — O kadar da değil…

— O kadarı bile çok.

Bir süre sessizlik oldu. Sonra Deniz, ilk kez daha açık konuştu:

— Ben seni beklemeye hazırım. Ama ne kadar uzak durursan dur, bil ki ben buradayım.

Ela'nın kalbi sarsıldı. Gözleri doldu ama ağlamadı. Sadece başını eğdi. — İyi geceler, Deniz.

Deniz ona uzun uzun baktı. Sonra gülümsedi, ağır adımlarla uzaklaştı.

Ela kapıdan içeri girdiğinde nefesi titriyordu. İçinde garip bir his vardı: hem hafiflemişti, hem de daha da ağırlaşmıştı. Çünkü gölgeler arasından bir itiraf çıkmıştı artık, ve hiçbir şey eskisi kadar sessiz kalmayacaktı.

More Chapters