Gece, Ela'nın odasında ağır ağır ilerliyordu. Pencerenin dışında ay ışığı perdeyi beyaz bir sis gibi aydınlatıyordu. Sessizlik, zamanın durduğu bir anı andırıyordu. Ama o sessizlik, gergin değil, güven vericiydi.
Ela, yatağın kenarında oturuyordu; yanında ise Deniz vardı. Henüz biraz önce paylaştıkları öpücüğün yankısı hâlâ dudaklarında, kalbinde titreşiyordu. Parmak uçlarıyla kendi dudaklarına dokundu, sanki az önce yaşananın gerçekliğini sınamak ister gibi.
Deniz, onun bu halini izliyordu. Gözlerinde sabırlı bir gülümseme vardı. Sessizliği bozmadı, sadece varlığıyla ona huzur verdi. Bir süre sonra Ela, derin bir nefes aldı:
— "Bunun gerçekten olduğuna inanamıyorum…" dedi.
Deniz başını eğdi, sesi yumuşak ama kesin bir tondaydı:
— "Bu sadece bir başlangıç, Ela. Sen izin verdiğin sürece, hiçbir şey hayal değil."
Ela gözlerini kaçırdı. Yüreğinde bir sızı vardı; geçmişin gölgeleri yeniden fısıldıyordu. Ya yine acırsa? Ya bu da diğerleri gibi yarıda kalırsa? Ama bu kez, Deniz'in gözlerinde gördüğü kararlılık ona güç veriyordu.
Bir an, Ela'nın eli titreyerek Deniz'in eline uzandı. Parmakları onun parmaklarının arasına geçti. Bu dokunuş öpücükten bile daha özel hissettirdi. Çünkü artık bilinçliydi, seçilmişti.
Deniz, onun elini sımsıkı tuttu. Sonra yavaşça başını yana eğdi ve Ela'nın omzuna yasladı. Ela önce irkildi, ama sonra kendini bıraktı. Başını Deniz'in omzuna yasladığında kalbinin çarpışını duydu. İçindeki bütün fırtınalar bir an için dindi.
Saatler öylece geçti. Ne aceleci sözler vardı ne de büyük vaatler… Sadece yan yana oturmanın verdiği sessiz yakınlık.
Deniz, parmak uçlarıyla Ela'nın saçlarını geriye doğru itti, sonra hafifçe alnına dokundu. Bu küçük jest, Ela'nın içinde büyük bir yankı yarattı. Gözleri doldu. Ama bu gözyaşları artık geçmişin ağırlığına değil, geleceğin ihtimaline aitti.
— "Deniz…" dedi kısık bir sesle, "Seninle olduğumda, sanki yıllardır üzerimde taşıdığım ağırlık biraz olsun hafifliyor. Ama hâlâ çok kırılgan hissediyorum."
Deniz onun sözlerini dikkatle dinledi, sonra elini Ela'nın kalbine koydu.
— "Kırılgan olman, seni zayıf yapmaz. Tam tersine, senin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Çünkü bütün yaralarına rağmen hâlâ sevebiliyorsun, hâlâ güvenmeyi deniyorsun."
Ela bu sözleri duyduğunda, gözlerinden süzülen yaşları saklamaya çalışmadı. İlk kez biri, onun kırılganlığını kusur olarak değil, değer olarak görmüştü.
Gece yarısını çoktan geçmişti. Yorgunluk Ela'nın göz kapaklarını ağırlaştırıyordu. Deniz, yatağın kenarına biraz daha yaslandı. Ela başını onun göğsüne bıraktı. O ritim, uyumadan önce duyduğu en güvenli melodiye dönüştü.
Uykuya dalmadan hemen önce Ela'nın dudaklarından şu fısıltı döküldü:
— "Sakın bırakma beni…"
Deniz, onun saçlarını okşarken karşılık verdi:
— "Asla."
O gece başka hiçbir şey olmadı. Ama bazen en büyük yakınlık, suskunluğun içinde saklıdır.
Ela, hayatında ilk kez bir başkasının kollarında korkmadan uykuya daldı. Ve Deniz, onun bu güvenini korumak için sessiz bir yemin etti.