Gün batımı şehri turuncuya boyarken Ela, pencerenin kenarında sessizce dışarı bakıyordu. Gökyüzü yanıyormuş gibi görünüyordu; renkler üst üste yığılmış, iç içe geçmişti. Onun iç dünyası da öyleydi aslında: karışık, dağınık, ama bir yandan da tarifsiz bir güzellik barındıran.
Arkasında, adımlarını sessizce atan Deniz vardı. Onun varlığını hissetmek bile Ela'nın kalbini hızlandırıyordu. Fakat bu kez Ela kaçmadı, saklanmadı. Bir süredir içine işleyen o sabır, o güven duygusu, ona gücünü hatırlatıyordu.
— "Ne düşünüyorsun?" diye sordu Deniz, yanına yaklaşarak.
Ela gözlerini gökyüzünden ayırmadan fısıldadı:
— "Renkler… sanki aynı anda hem batıyor hem doğuyor."
Deniz gülümsedi. "Senin gibi… Hem kırık, hem de güçlü."
Ela dönüp ona baktığında, göz göze geldiler. O bakış, aralarında daha önce kurulmuş bütün sessiz köprüleri tamamladı. Kalplerinin atışı, birbirine yaklaşan iki dalganın çarpışması gibiydi.
Ela'nın içinden yine o korku geçti: Ya hata yaparsam? Ya bu da diğerleri gibi acıya dönüşürse? Ama bu kez Deniz'in gözlerindeki sabır, onu geri adım atmaktan alıkoydu.
Deniz yavaşça yaklaştı. Yine dokunmadan önce bekledi, ona karar hakkı bırakıyordu. Ela'nın nefesi titreyerek dudaklarından çıktı. Ellerini istemsizce göğsünde kavuşturdu, sonra cesaretini toplayarak bir adım attı.
İkisi arasında artık nefes kadar kısa bir mesafe kalmıştı. Ela gözlerini kapatmadı; tam tersine, son ana kadar onun bakışını görmek istedi.
Ve sonra, Deniz usulca dudaklarını Ela'nın dudaklarına değdirdi.
Kırılgan, ürkek ama aynı zamanda derin bir dokunuştu bu. Ne fazla aceleci, ne de tereddütlü… Sanki yıllardır beklenen bir buluşmanın doğal sonu gibiydi.
Ela'nın kalbinden sıcak bir dalga yayıldı. Dudakları titredi, ama geri çekilmedi. İlk defa kendini bu kadar güvende, bu kadar ait hissetti.
Öpücük kısa sürdü, ama etkisi uzun. Ayrıldıklarında Ela'nın gözlerinde hem şaşkınlık hem de mutluluk vardı.
Deniz elini onun yanağında tutarak fısıldadı:
— "Sana dokunmaktan çok daha fazlasını istiyorum… ama sadece sen izin verirsen."
Ela gülümsedi, gözlerinden yaşlar süzüldü. Ama bu kez o yaşlar acının değil, kabullenişin ve içten gelen huzurun gözyaşlarıydı.
— "İzin veriyorum…" dedi kısık bir sesle.
Deniz onu kollarına aldı, sarıldı. Gece boyunca konuşmadan oturdular. İlk öpücüğün ardından gelen sessizlik, ikisi için de kelimelerden daha güçlüydü.
O an, Ela için yeni bir başlangıcın, Deniz içinse uzun zamandır beklediği bir kapının açılışıydı.