Ficool

Galaksinin Son Şövalyeleri

praverstudio
14
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 14 chs / week.
--
NOT RATINGS
157
Views
Synopsis
"Üç genç,yok olan gezegenlerinden kaçıp Dünya ordusuna katılır. İlk görevlerinde karşılaştıkları uzay korsanları, Alex'in yeni keşfettiği süper güçlerini test etme fırsatı verir. Artık sadece hayatta kalmak için değil, galaksiyi kurtarmak için savaşacaklardır."
VIEW MORE

Chapter 1 - BÖLÜM 1: KIRILAN CENNET

Alex, SS-246'ın yapay atmosferinde yayılan keskin kokuyu ciğerlerinde hissetti. Yanık metal, erimiş plastik ve elektrik yangınlarının ağır karışımı, küçük gezegenin son nefesi gibiydi. Turuncu gökyüzü, Mars Juji savaş gemilerinin mor lazer atışlarıyla delik deşik olmuştu. Alex, Hector'la birlikte yıkıntılar arasında ilerlerken, ayaklarının altındaki yapay zeminin her patlamayla titrediğini hissediyordu.

ALEX:

(Sığınağın girişinde duraksayarak)"Hector, Madison'ın yaşam kubbesine en kısa yoldan gitmeliyiz. Telsizler çalışmıyor, onu bulmaktan başka çaremiz yok."

HECTOR:

(Gözlerinde beliren paniği bastırmaya çalışarak)"Ana cadde tamamen Juji kontrolünde. Alternatif rotalar düşünmeliyiz, Alex."

İlerledikleri dar geçitler, normalde tertemiz olan SS-246'ın ne kadar hızlı yok olduğunu gösteriyordu. Yapay çimler kömürleşmiş, konut kubbelerinin şeffaf panelleri eriyerek garip şekiller oluşturmuştu. Havada uçuşan ince toz tabakası, patlamaların turuncu ışığında dans ediyordu.

Yaşam kubbesinin batı girişine ulaştıklarında, kapı mekanizmasının hasarlı olduğunu gördüler. İçeriden gelen yardım çığlıkları, Alex'in yüreğini sıkıştırıyordu.

MADISON:

(İçeriden,gergin ama kontrollü bir sesle) "Dışarıdaki! Eğer duyabiliyorsanız, acil çıkış kapısını zorlayın! Mekanizma sıkıştı!"

Alex, Madison'ın sesindeki profesyonel soğukkanlılığı tanıdı. Genç kız her kriz anında böyle sakinleşirdi.

ALEX:

(Hector'a dönerek)"Yedek güç kablolarını kontrol et! Ben acil çıkış mandalını zorlayacağım."

İki genç, koordineli şekilde çalışarak kapıyı açmayı başardılar. İçerideki manzara, Alex'in nefesini kesti. Madison, yarım düzine yaralıyı düzenli şekilde sıralamış, ilk yardım uyguluyordu. Beyaz önlüğündeki kan lekeleri, çabalarının yoğunluğunu anlatıyordu.

MADISON:

(Şaşkınlıkla)"Alex! Hector! Buraya nasıl... Tüm iletişim kesilmişti!"

HECTOR:

(Soluk soluğa)"Askeri telsizden son yayını duyduk. Tüm sivil yerleşimciler için tahliye başlatılmış. Ana hangardaki gemiler ayrılmaya başladı bile."

Madison'ın yüz ifadesi değişti. "Tahliye mi? Ama... bu insanları nasıl taşıyacağız? Çoğu yürüyemeyecek durumda."

Dışarıdan gelen yakın patlama sesleri, konuşmalarını kesti. Mars Juji askerlerinin ayırt edici metal bot sesleri giderek yaklaşıyordu.

ALEX:

(Pencereden göz atarak)"Zamanımız azalıyor. Madison, bu insanları burada bırakmak zorunda olduğumuzu biliyorsun. Eğer kaçış gemilerine ulaşabilirsek, Dünya'dan yardım getirebiliriz."

Madison'ın gözleri doldu, ama sesi sakin çıktı. "Doktor yemini etmiştim, Alex. Hastalarımı terk edemem."

HECTOR:

(Aceleyle)"Anlıyoruz, Madison. Ama ölmek onlara yardım etmeyecek. Yaşarsak, daha fazlasını kurtarabiliriz."

Madison yaralılara son kez baktı. Yaşlı bir adamın gözlerinde anlayış gördü. Başıyla onayladı. "Peki. Ama geri döneceğimize dair söz verin."

Üç genç, yıkıntılar arasında ilerlerken Alex öncülük ediyordu. SS-246'ın küçük yüzölçümü, her patlamanın etkisini katlanarak hissettiriyordu.

ALEX:

(Bir enkaz yığınının ardına saklanarak)"Durun! Önümüzdeki meydan Juji askerleri tarafından tutulmuş."

MADISON:

(Hafifçe gülümseyerek)"Okul günlerini hatırlıyor musun? Yasak bölgede keşif yaparken kullandığımız tüneli?"

HECTOR:

(Gözleri parlayarak)"Eski kargo tüneli! Hala açık olmalı!"

Üçlü, yıkıntılar arasında ilerleyerek terk edilmiş bir kargo terminaline ulaştı. Hector, paslanmış kontrol panelini hızla çalıştırdı.

HECTOR:

"Evet!Tünel açık. Ama hava filtresi çalışmıyor, nefes almada zorlanabiliriz."

ALEX:

"Risk almalıyız.Aç şu kapıyı!"

Kapı gıcırtıyla açıldığında, içeriden küf ve rutubet kokusu geldi. Karanlık tünel, belirsiz bir geleceğe açılan bir geçit gibi görünüyordu.

Tünelde ilerlerken, her patlamanın titreşimleri onları korkutuyordu. Duvarlardaki çatlaklar, tünelin her an çökebileceğini hatırlatıyordu.

MADISON:

(Birden durarak)"Duyuyor musunuz? Önümüzden gelen sesler..."

Uzaktan, insan sesleri ve aceleci ayak sesleri duyuluyordu. Işık göründü ve kendilerini ana üssün kaçış hangarına açılan bir kapıda buldular.

Manzara nefes kesiciydi. Yüzlerce insan, son kurtarma gemilerine binmek için sıraya girmişti. Askerler, düzeni sağlamaya çalışıyor, aileler birbirlerine sarılıyordu.

Bir subay onları fark etti. "Siz! Gençler! Hangi birimdensiniz?"

ALEX:

"Biz siviliz efendim.SS-246 yerleşimcisiyiz."

Subayın yüz ifadesi yumuşadı. "Hemen G-7 numaralı gemiye yönlendirin kendinizi. Bu, gezegenden ayrılacak son gemi gruplarından biri."

Koşarak belirtilen gemiye doğru ilerlerken, Alex etrafa bakındı. Doğup büyüdüğü gezegenin son anlarını izliyordu. Yapay gökyüzü artık tamamen alevler içindeydi.

Gemiye bindiklerinde, kokpitteki Dünya Birleşik Güçleri amblemini gördüler. Pilot anons yapıyordu: "Tüm yolcular, kalkış için kendilerini bağlasın. Hedef: Dünya Ana Üssü. Seyahat süresi: iki gün."

MADISON:

(Alex'in yanına oturarak)"Dünya... Hep merak etmiştim. Gerçekten videolarda gördüğümüz gibi mavi mi?"

HECTOR:

"En azından güvende olacağız.Mars Juji, Dünya'ya saldırmaya cesaret edemez."

Kalkış anında, geminin titreyişi hepsinin içini hoplattı. Pencereden baktıklarında, SS-246'ın küçük turuncu gezegeninin giderek uzaklaştığını gördüler. Patlamalar, yüzeyde küçük ışık noktaları gibi görünüyordu.

ALEX:

(Fısıltıyla)"Bu bir veda değil. Sadece... ara vermek."

Gemi uzay boşluğunda süzülürken, önlerinde parlayan mavi gezegen giderek büyüyordu. Dünya. Sadece bir sığınak değil, aynı zamanda yeni bir başlangıçtı.

Hector, pencereden dışarı bakarken gözlerinde yeni bir kararlılık vardı. Madison, Alex'in elini sıkıca tutmuştu. Üçü de aynı şeyi düşünüyordu: Hayatta kalmışlardı, ama asıl savaş şimdi başlıyordu.

Geminin içindeki soğuk hava, yüzlerindeki kurumuş gözyaşlarını donduruyordu. SS-246'ın son çocukları, bilinmeyen bir geleceğe doğru yol alıyorlardı.