Arthur'un cansız bedeni akademinin bahçesinde öylece duruyordu. Akari ve Izumi arasında yoğun bir sessizlik çökmüştü ve Izumi'nin aklına unuttuğu birşey geldi.
Izumi:[Shun...]
Akari ağır adımlarla mekanı terk ediyordu. Izumi mahçup bir şekilde yalnızca gidişini izleyebiliyordu. Kurtulmuş olsa da içinde birşey onu çok rahatsız ediyordu. Izumi bunun ne olduğunu iyi biliyordu. Izumi işe yaramazdı.
??:[AAAAAAAA!!]
Binadan yüksek bir çığlık sesi gelmişti. Izumi kafasını akademi binasına, sesin geldiği yere doğru çevirdiğinde orada duran tanıdık bir silüet gördü.
Shun:[Izumi! Enma Sensei...]
Shun dehşete düşmüş bir ifade ile kafası karışmış şekilde orda duruyordu. Yerde duran kanlar içerisindeki Arthur'u farkettiğinde kafası daha da karışmıştı.
Shun:[Birşey söyle!]
Izumi:[O çocuk Enma Sensei'yi öldürdü. Sonrasında Akari ile savaştı ve kaybedince intihar etti. Benim de kafam karışık.]
Shun kollarını kendi bedenine sardı ve cevap verdi.
Shun:[Eve gidelim.]
——
Evdeki hava kasfetliydi. Shun'un ablası Shiki mutfakta güzel kokan yemekler yapıyordu. Shun sandalyede oturmuş boşluğa bakıyordu. Enma Sensei'yi seviyor olmalıydı.
Izumi:[Shun...]
Shiki:[Yemek hazır gelebilirsiniz.]
Shiki de öğretmenini kaybetmişti ve mutsuz olduğu belliydi. Yine de gülümseyerek yemekleri servis ediyordu.
Izumi diyecek bir şey bulamıyordu çünkü Enma'yı tanımıyordu. Üzgün de hissetmiyordu fakat huzursuzdu. En yakın arkadaşı diyebileceği kişi bu kadar üzgünken rahat olamazdı.
Shun:[Yarın herkes partnerinin takımına dağılacak.]
Izumi:[Ah evet, ben Nagisa ve Aiko üçümüz Meruk'un partneri ola-]
Shun:[Ben ve Shiki'nin partneri Enma'ydı.]
Shun sesini yükselterek bu acı sözleri söyledi. Onları partner olarak seçmiş kişi şuanda ölüydü ve evdeki huzursuzluğun nedeni daha da iyi anlaşıldı.
Izumi:[Ah... Peki şimdi ne olucak?]
Shun:[Bilmiyorum. Farklı bir meslek bulmalıyız ya da...]
Shiki:[Shun yeter bu kadar! Sus ve yemeğini ye.]
Shun:[...]
Izumi:[...]
Mutfak gerçekten de kasfetliydi.
——
Meruk:[Evet herkese merhabalar yeniden. Ben Meruk sizin geçici olarak partnerliğinizi yapacağım.]
Nagisa:[Neden geçici?]
Meruk konuşmak için Izumi, Nagisa ve Aiko'yu taşlı bir tepeye çıkartmıştı. Hafif rüzgar Meruk'un gri saçlarını ve siyah kıyafetlerini dalgalandırıyordu. Diğer üçü birer kayaya oturmuş sanki zorla Meruk'u dinliyorlardı.
Meruk:[Ben sizin maaşınızın ne kadar yüksek olacağına karar verecek olan bir merdivenim. Aranızdan birisini seçeceğim ve o kişi diğerlerinden daha üst rütbeli bir savaşçı olacak. Seçtiğim kişiye özel eğitim vereceğim ve kalan iki kişinin eğitim için yeni partnerler bulmaları gerekecek.]
Turuncu düz saçları dalgalanırken Aiko bir soru yöneltti
Aiko:[Neye göre seçeceksin?]
Meruk:[Performansınıza göre. Sizi neden buraya getirdiğimi anlamadınız mı?]
Nagisa:[Ne yani hemen başlayacak mı?]
Izumi:[Ben henüz hazır değilim.]
Nagisa:[Sen hazır olsan da bir şey başaramazsın.]
Nagisa kuru bir rüzgar gibi soğuk bir tonla cevap verdi.
Izumi:[...]
Meruk:[Üzerinde durduğumuz dağın diğer tarafındaki eteklerinde ormanlık bir alan göreceksiniz. Belki duymuşsunuzdur çünkü "meşhur iblis ormanından" bahsediyorum.]
Aiko:[Hikayelerde duymuştum. B seviyesindeki iblislere kadar ev sahipliği tehlikeli bir yer.]
Nagisa:[B seviye iblisler tehlike yaratır mı ki?]
Meruk:[Açıklamama izin verin. İblisler nefretten meydana gelen varlıklardır. Söylentiye göre bundan 15 yıl kadar önce iki arkadaş birbirlerine bir sebepten nefretlerini kusarak ölümüne savaşmışlar. Birbirlerinin bedenlerine sayısız darbe indirerek organlarını paramparça etmişler. Kaybeden arkadaşın son sözü "Senden nefret ediyorum." olmuş.]
Nagisa:[Uydurmaca.]
Aiko:[Fakat uydurmaca olsaydı 15 yıldır aralıksız iblisler meydana gelmezlerdi orda.]
Meruk:[İblisler genelde nefretin toprağına işlediği yerlerde çok fazla doğar ya da hiç doğmazlar. D, C, B, A ve S olmak üzere 5 farklı seviyede sınıflandırılırlar. D seviye iblislere karşı mana kullanmayan sıradan üç beş kişi kolaylıkla başa çıkabilir. C seviye iblisleri manaya hakimiyeti yeni oturmuş, amatör bireylerin yenmesi olasıdır. B seviye iblislere gelince iş ciddileşmeye başlar. Savaşmak hakkında bolca tecrübeli bir mana kullanıcısı ancak hakkından gelebilir. A seviyeli iblisleri mana kullanıcılarının %1lik kısmına girebilen özel savaşçılar yenebilir yalnızca. Dünyada S seviyeli iki tane iblis bulunur. Bunlar yüzyıllardır mühürlü olan Algol ve Antares'tir. Kutsal savaşçı kardeşler Arjuna ve Rama tarafından mühürlenmişlerdi ve nerede oldukları bilinmiyor.]
Nagisa:[Ya mühürden kurtulurlarsa?]
Meruk:[Efsaneye göre kahramanlar ölümsüz oldukları için hala yaşıyorlar. İblisler mühürden kurtulacak olurlarsa eminim geleceklerdir. Biz yine de kurtulmamalarını umalım her neyse. Başka sorunuz var mı?]
Aiko ve Izumi soruları olmayınca birbirlerine baktılar. Ortalarındaki kayada oturan Nagisa ise Meruk'a bakıyordu.
Meruk:[Anlaşılan yok o halde sınavımız başlıyor.]
Nagisa:[Bekle neyden bahsediyor-]
Meruk çocukların üçünü de aşağıya ittirdi ve çocuklar yuvarlanarak karanlık ormanın farklı noktalarına düştüler.
——
Izumi:[Ahh... Neredeyim ben?]
Izumi kontrol etmek için etrafına baktığında yapraklarıyla gökyüzünü tamamen kapatan devasa ağaçlardan başka bir şey görmemişti.
Izumi:[Diğerlerine ulaşmak için bağırmalı mıyım? İblisleri yanıma çekmiş mi olurum? Anlaşılan Nagisa ve Aiko da bu yüzden bağırmıyorlar.]
Ayağa kalkıp topralandıktan sonra elleri ile üzerindeki tozları silkeleyen Izumi kesinlikle kaybolmasına rağmen sakinliğini koruyordu.
Emin olduğunu düşündüğü şey Meruk'un onu burada ölüme terk etmeyecek oluşuydu. Yani böyle olmalıydı.
Kemerine bağlı olan kılıflanmış kılıcı bir eliyle tuttu. Dışarıya çıkartmak için hazırda bekleyerek ormanda ilerlemeye başladı.
Izumi:[Nagisa ve Aiko benim sağ tarafımda oturuyorlardı o halde sağ tarafa gidersem onları bulabilmeliyim.]
Izumi ilerledikçe içinde zamanla kötü bir his artmaya başladı. Elinde hiçbir kanıt yoktu fakat sanki tehlikedeymiş gibi hissediyordu.
Aslında bu doğaldı. Meşhur iblis ormanı çocuklar için uygun değildi.
Izumi:[Bir iblisi yenebilir miyim ki? Seviyesine bağlı heralde. Bir dakika...]
Izumi ormanın içinde ilerlemeye devam ederken kalın gövdeli bir ağacın arkasından sesler geliyordu. Izumi ilerledikçe ağacın arkasında ne olduğu daha da belirgin hale geliyordu ve en sonunda Izumi net olarak orada ne olduğunu görebildi.
Izumi:[Bu şey... bir iblis mi?]
Ölü bir geyiğin karnını yarmış ağzını içeriye sokup iç organlarını yiyen zayıf, lavanta grisi renginde çıplak, uzaylıya benzeyen bir canlıydı bu.
Izumi:[Çok zararlı durmuyor. D seviye mi ki?]
Dikkatini çekmeden ordan uzaklaştı. Yalnızken çatışmaya girmek istemiyordu.
Izumi:[Anlamıyorum bayadır yürüyorum fakat ne Nagisa ne de Aiko yok.]
Izumi dakikalardır yürüyordu. Bu kadar uzağa düşmüş olamazlardı tek ihtimal Nagisa ve Aiko da başka yerlere, ormanın derinliklerine gitmiş olmalarıydı.
Izumi:[Anlamıyorum neden böyle birşey yaparlar ki?]
Izumi biraz ilerlemeye karar verdiğinde gözlerinin yukarıdan gelen bir ışıltıyı tespit etmesi ile refleks olarak geriye doğru atıldı.
Izumi'nin kafası boyutunda bir alev topu yukarıdan zemine çarpıp bir metre çap kadar alana dairesel olarak yayıldı.
Izumi:[Büyü mü? Hk...]
Izumi ne olduğuna anlam veremiyordu. Birisi mana ile ona saldırmıştı fakat bu neydi?
Izumi kılıcını kılıfından çıkarttı ve gözleri ile etrafı aramaya başladı. Alev topu yukarıdan düşmüştü o halde avcı dalların üzerinde olmalıydı.
Yukarıya baktığı zaman dallardan birinde koyu mor bir varlık durduğunu farketti.
Izumi:[Bir iblis daha mı?]
Karşısında büyü yapabilen bir iblis vardı. Bu en az C seviye olduğunu gösterirdi. Ağzını kocaman açmış, yüzünün ortasının biraz yukarısında tek bir tane büyük kırmızı bir göz vardı. Elleri büyük ve perdeliydi fakat tırnakları vardı ve oldukça keskin görünüyorlardı.
Boyu kesinlikle ortalama bir insandan büyüktü yaklaşık iki buçuk metre kadar.
Izumi:[Bana iblislerin mana kullanabildikleri söylenmemişti.]
Izumi yerden aldığı taşı iblise fırlattı fakat pek etkili olmadı. İblis olduğu yerde tepki bile göstermeden duruyordu. Ardından elini havaya kaldırdı ve bir alev topu daha yaratıp onu Izumi'ye fırlattı.
Izumi:[Hk!]
Alev topları Izumi'nin zar zor kacabileceği hızdaydılar. Izumi'nin bu noktada tek kurtuluşu gerçekten de savaşmak mıydı? Kaçsa kurtulabilir miydi?
Izumi:[Kaçmalıyım. Diğerlerini bulup güvende olmalıyım.]
Bunu söyledikten hemen sonra Izumi kafasında bir çınlama hissetti. Anlamsız bir çınlama değildi.
"Kim olduğuna karar ver artık ve biraz işe yara!"
Akari'nin yakın zamanda kurmuş olduğu bir söz. Izumi işe yaramazdı. İşe yaramaz olmaktan nefret ediyordu fakat bunu değiştiremezdi.
Izumi:[Hayır...]
Izumi o an kaçmaması gerektiğini anladı. Düşünmedi veya bir tahmin değildi. Izumi'nin anlaması ve ona göre yaşaması gereken birşeydi bu.
Izumi:[İşe yarayabilirim...]
İşe yaramaz olmasının sebebi Izumi'nin kendisiydi. Bunu değiştirmek veya öyle kalmak da aynı şekilde kendi ellerindeydi.
Izumi:[Savaşabilirim...]
İblis:[xxxxxx]
Izumi:[Bende savaşabilirim!]
Izumi kaçmak için ormanın diğer tarafına yüzünü dönmüşken tekrardan iblisin direkt gözünün içine doğru baktı. Izumi savaşmak istemiyordu. Fakat kendisini kanıtlama isteği o anda bunun önüne geçmişti.
Izumi kılıcını iblise doğrulttu ve konuştu.
Izumi:[Şu anda seni öldürmeyi her şeyden çok istiyorum.]
——