Ficool

Chapter 9 - 7. bölüm * I. kış İndirimi : İrade Satışta*

Bir sesin etkisiyle gözlerini açıp hızla tavana baktı. Zaten bu aralar sürekli tetikte olduğu için derin bir uykuya dalamamıştı. Gözlerini tavana kilitleyerek az önce duyduğu sesten emin olmaya çalıştı.

Ve sonra... Tekrar o ses geldi. Az önce tereddüt etmişti ama bu sefer emindi: Ses, bir şeyin damlamasıydı. Kaşlarını çatarak banyodaki ya da mutfaktaki çeşmeyi açık bırakıp bırakmadığını düşündü.

"Bu da neydi?" diye mırıldanarak yataktan kalktı.

Elbiselerini giymek için askılığa uzandı ama kıyafetlerinin orada olmadığını fark etti.

"Buraya koyduğuma yemin edebilirdim," diye konuştu sessizce.

Anlamsız bir şekilde doğruldu ve yere baktı ama giysileri orada da yoktu.

(Çıldırıyor olmalıyım!) diye düşündü umutsuzca.

Tam o sırada, o ses yine duyuldu.

Tık. Çok hafif bir sesti ama emindi; bu ses evin içinden gelmiyordu. Son zamanlarda, mucizevi bir şekilde, kulakları çok daha iyi duymaya başlamıştı.

Artık sorgulamayı bırakmıştı. Zaten uzun süre önce vazgeçmişti sorgulamaktan. Eylül'ün başına gelenlerin kendi başına da gelmesini istemiyordu. O andan itibaren, sadece hayatta kalmaya odaklanmıştı..

Tekrarlayan tık sesleri sabrını taşırmıştı. Daha fazla zaman kaybetmeden dolabına yöneldi ve eline ilk gelen eşofman takımını hızla üzerine geçirdi. Komodinin üstünden yanan mumu kaptı ve odasının kapısına ilerledi. Mumun yanış hızına bakılırsa, uyuyalı iki saat anca olmuştu; yine de Fatih kendini tuhaf bir şekilde dinlenmiş hissediyordu.

Odanın kapısına ulaştığında, kapının açık olduğunu fark etti. Bir an şaşkınlıkla donakaldı. Bu çok garipti. Fatih, açık kapıda uyuyamazdı; her gece mutlaka kapatırdı.

"Dalgınlıkla unuttum mu?" diye düşündü hızla.

Düşünmeden kapıdan çıktı ve salona geçti. Perdeler hâlâ çekili, kapkaranlıktı. Dışarıdan en ufak bir ışık bile sızmıyordu. Işıkları açıp açmamakta tereddüt etti. Kendini açığa vurmaktan korkuyordu.

Durdu ve dikkat kesildi. Ses, evin ana giriş kapısından geliyordu. Kapıya doğru yürüdü. Önce kulağını dayayıp dinledi ama hayır, o lanet damlama sesinden başka hiçbir şey yoktu. Sonra delikten dışarı baktı. Zifiri karanlık yüzünden hiçbir şey göremiyordu. Dış ışığı yakıp yakmamayı düşünürken, kapıdan o ses tekrar geldi.

Üç kere, arka arkaya: Tık... Tık... Tık...

Nefesini tutarak kapıya baktı. Dışarıdaki her kimse, hâlâ belli etmiyordu kendini. Aklına, büyüklerin çocukken anlattığı hikâyeler üşüştü. Geç saatte dışarıda dolaşmasınlar diye uydurulmuş basit korkutmalar olmalıydı.

Fakat o hikâyeyi istemsizce anımsaması, huzursuzluğunu katladı. Ve dışarıdaki vurma sesi yavaş tıklamayı bırakıp şiddetli yumruklamaya dönüştü.

TAK! TAK! TAK! TAK!

"Kim o?" demeli miydi? Yoksa sessiz kalmak mı daha güvenliydi?

Peki, o korkunç hikâye neydi? Sanki gece gelen bir şeyle ilgiliydi...

Düşüncelerini o sırada tuhaf bir konuşma kesti. Dışarıdaki vuruş sesi kesilmişti, ama şimdi bir konuşma sesi yükseliyordu. Bu ses, dışarıdan gelmiyordu; her yerden geliyordu. Odayı kaplıyor, doğrudan beyninin içine işliyordu. Konuşanın ne dediğini anlamıyordu. Duyduğu şey, anlamsız bir uğultunun ritmiydi.Bir anda, dışarıdaki cami hoparlörlerinden kısa, tok bir açılma sesi geldi.

Hoparlörün açılma sesi duyulur duyulmaz, beyindeki ve odanın her yanındaki o anlaşılmaz uğultu bir anda kesildi. Hemen ardından, o yabancı ritim ve uğultu, doğrudan hoparlörden çalmaya başladı..

**"Ses, ses, bir iki… TAK TAK TAK! Duyuyooor musunuz? Tabii ki duyuyorsunuz… Kaçamazsınız benden! Hahhh, merhabaaa! Ben Loooolita! Burada, bu yerde, bu örnekte her şeyin yöneticisiyim! Her şeyim var, her şey bende! Çok çok çok mutluyummm! Siz de mutlusunuz, değil mi? Söyleyin bana! Mutlusunuz! Çünkü ben istiyorum! Benimle birlikte gülün! Daha yüksek, daha deli gibi! AHAHAHAHA!

Ahhh, bu sesleri seviyorum… Kulaklarımı acıtıyor, ruhumu besliyor. Hadiiii, saklanmayın! Ben sizi görüyorum… Hepinizi! Hahahahahhahaaaa!"**

Ses, kulağı tırmalayan bir karmaşa içindeydi ve çok bağırıyordu. Hangi dilde konuştuğu belirsizdi, ama tuhaf bir şekilde beynine Türkçe olarak çevriliyordu. Cinsiyeti açıklanamaz bir şekilde tuhaftı; ne kadın ne de erkek olduğu anlaşılıyordu. Fatih, bu saatte böyle bir şakanın akıl kârı olmadığını düşündü. Köyde yaşlılar vardı, bu sesler yüzünden kalpten gidebilirlerdi.

**"Tamam… tamam… bu kadar yeter. Sessizlik… dinleyin. Anomali her an burada olabilir… belki de çoktan başladı bile."**

Son söyledikleri kısık ve düşünceli bir tondaydı, ama yine de duyuluyordu. Bu konuşma, Fatih'in aklına bir an izleyicileri getirdi. Ancak kendisine "yönetici" diyen kişinin konuşmasına odaklanmayı seçti.

**"Bakalım, bakalım… İlk Örnek'in ismi neymiş? Hmmm… aaa! Ne büyük şans! Bu bir hikâye anomalisi! Ahahahahaaa! Sizin için eğlence şimdi başlıyor… ve asla bitmeyecek!"**

"Hikaye mi?" diye düşündü Fatih.

**"Hmm… bir koca karı masalı ha… Hahahahaha! Bu çok eğlenceli olacak! Kuralımız basit: sabah yediye kadar hayatta kalın! Ve son olarak… gerisi… gözünüzün önüne gelen arayüz de yazacak. Arayüzün açılışı… hahahaaa… bunu da siz bulun, canım! Ahahahahahaha!"**

---

Anonsun kapanma sesi ile konuşma kesildi.

Fatih'in bu çılgınca konuşmadan anlam çıkardığı söylenemezdi; sadece bir akıl hastasının hastaneden kaçtığını düşünüyordu. Telefonu alıp jandarmayı aramayı düşünüyordu. Köydeki birine zarar verebilirdi.

Ama tam o sırada, biraz önce kesilen ve kapının arkasında duran o ses tekrar duyulmaya başladı. O anda, bu sesi ve kapının arkasındaki kişiyi tamamen unutmuştu.

Şimdi, bu şeyin konuşan kişiyle bir

bağlantısı olabilir miydi?

O kişi ne demişti: "Sabah yediye kadar hayatta kalın!"

Fatih daha fazla düşünmeye fırsat bulamadan, dışarıdaki yumruklama sesleri çoğaldı. Ses, artık daha ağır ve boğuk bir şeye dönüştü. Kapının arkasındaki şey, ağır bir cisimle kapıya vuruyordu ve bu gidişle kapı kırılabilecekti.

Ne yapacaktı?

More Chapters