Ficool

Chapter 41 - KALBİN FISILTISI

Hazal'ın Anlatımı

Gözlerimi araladığımda odanın içine süzülen sabah ışıkları, ince bir perde gibi yüzüne vuruyordu. Boran, yatağın kenarında oturmuş, derin düşüncelerle ellerini birbirine kenetlemişti. Onun o hâlini izlerken, kalbimde bir şey kıpırdadı. Çünkü Boran güçlüydü, korkusuzdu, koca bir dünyanın yükünü sırtında taşıyordu… Ama o an öyle değildi. O an, karşımda kırılgan bir adam vardı.

"Günaydın," dedim fısıldayarak. Belki sesim titredi, belki de kelime boğazıma düğümlendi. Ama söyledim. Çünkü onun sessizliğini parçalamak istedim.

Başını kaldırıp bana baktığında, gözlerinde susturulmuş binlerce çığlık gördüm. O gözlerde öfke, acı, kayıp… Ve en çok da yalnızlık vardı. İçim burkuldu. Onu ne kadar güçlü sanırsam sanayım, aslında en çok sevgiye muhtaç olduğunu anladım.

Elini uzattığında, kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. O eller ki, nice savaşa tanıklık etmiş, nice kan taşımıştı… Ama şimdi, bana uzatılıyordu. Tereddütsüz tuttum. İncecik parmaklarım onun ellerinin arasında kayboldu. O an anladım ki; kalmak yalnızca bir karar değil, bir sözleşmeydi. Kalmak, onunla birlikte yaraya, karanlığa, savaşa ortak olmaktı.

"Burada kalacaksın, değil mi?" dediğinde sesindeki kırılmayı duydum. Güçlü bir adamın en zayıf anını, en çıplak hâlini gördüm. O an Boran'ın kalbiyle konuştum, dudaklarımdan süzülen kelime aslında içimdeki fırtınanın cevabıydı:

"Evet… Artık hiçbir yere gitmeyeceğim."

Söylediğimde gözleri parladı. O parıltıda, çocukluğunu kaybetmiş bir adamın ilk defa yeniden güvenmeyi denemesi vardı. Kalbime dokundu. Çünkü ben Boran'ın sessiz çığlığını duymuştum. Ve o çığlık, beni asla bırakmamaya ikna etmişti.

Başını eğdiğinde, alnının çizgilerinde yorgunluğun izlerini gördüm. Ama o yorgunluk bana ağır gelmedi. Tam aksine, onu tamamlamak, eksik yanlarını sarmak için yanına daha da yaklaştım. Elimi yanağına koydum. Sert yüzünde sıcaklığımı hissettiğinde gözlerini kapattı. Sanki bütün fırtına, o küçücük dokunuşla dinecek gibiydi.

O an içimden geçen tek şey şuydu: Onu kimsenin ellerine bırakmam. Onu kimse benden alamaz.

Çünkü artık Boran yalnız değildi. Onun çığlığını duyan, sessizliğini anlayan, kalmaya yemin eden bir kalbi vardı yanında: Ben.

Ve işte o sabah, hayatımdaki en kesin kararı verdim: Ne olursa olsun, Boran'ın yanında olacaktım. Onun dünyasında, onun savaşında, onun yaralarında… Belki bu karar beni ateşe atacaktı, ama ben o ateşte yanmayı seçtim. Çünkü Boran'sız bir hayat, zaten hiçlikti.

More Chapters