(Ateş'in Anlatımı)
Hayatım boyunca yüzlerce isim duydum. Düşmanlarımın, dost bildiklerimin, bana ihanet edenlerin… Her biri zihnimde yankılandı, sonra kayboldu. Ama onun dudaklarından dökülen tek bir kelime, bütün isimleri susturdu.
"Ateş…"
İlk kez adımı söyledi. Sesi o kadar ince, o kadar titrek ama aynı anda o kadar gerçekti ki, içimde sakladığım bütün duvarlar bir anda yıkıldı.
Adımı binlerce kez duymuştum. Emir verirken, korku uyandırırken, fısıldayan ağızlardan, düşmanların dudaklarından… Ama hiçbir zaman böyle değildi. Onun sesinde adım başka bir şeye dönüşmüştü. Sanki sıradan bir kelime değil, bir bağ, bir çağrı, bir sahiplenişti.
O an içimdeki fırtına durmadı, aksine büyüdü. Çünkü artık saklanacak bir şey kalmamıştı. O, beni görmüştü. Yalnızca yüzümü değil, kalbimin derinliklerini de.
Gözlerini yere indirdiğinde, ellerinin titrediğini gördüm. Gitmek istiyordu, ama kalbi onu burada tutuyordu. Kaçışla kalış arasında sıkışmıştı. Ve ben… ben onun kalmasını istiyordum.
Nedenini kendime bile söyleyemedim. Ama biliyordum: Onu korumak istiyordum. Onu kimseye bırakmamak istiyordum. Adımı söyleyen bu ses, artık bana aitti.
— Neden beni izliyorsun? diye sordu.
Gözlerime baktığında, bütün cevabı görmüştü aslında.
Nasıl söylenirdi ki?
Çünkü senin nefesin, bana yıllardır kaybettiğim nefesi hatırlatıyor.
Çünkü senin gözlerin, gölgelerime ışık çalıyor.
Çünkü sen olmadan ben hiçbir şeyim.
Ama sustum. Çünkü susmak, kelimelerden daha güvenliydi. Yine de gözlerimden kaçamadı. O da biliyordu.
Adımı söylemesinin ardından içimde bir yankı kaldı. Her tekrarında kalbim daha hızlı çarpıyordu. Onun sesinde duyduğum o kırılganlık, bana güç veriyordu. Çünkü biliyordum… o da benimle aynı çığlığı duyuyordu.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Artık ben sadece gölgelerden izleyen biri değildim.
Artık onun kalbine dokunmuştum.
Ve o an kendi kendime söz verdim:
Beni adımla çağıran tek ses, onun sesi olacak. Ve o ses, asla susmayacak.
---