(Azra'nın Anlatımı)
O anı defalarca hayal etmiştim. Gölgelerden bana bakan, nefesime karışan o yabancının bir gün çıkıp karşıma geleceğini… Ama hayalimde bile bu kadar gerçek, bu kadar sarsıcı olmamıştı.
Adını söylediğinde, zaman sanki bir perde gibi ikiye ayrıldı. Öncesi ve sonrası vardı artık.
Ateş.
Sade bir kelimeydi, ama dudaklarından dökülürken göğsümün ortasına düşen ağır bir taş gibiydi. Nefesim sıkıştı, kalbim çırpındı. O ismi içimde defalarca tekrarladım, her tekrarda kalbimin atışı biraz daha hızlandı.
Ateş.
Benim yabancım artık adı olan biriydi.
Ama bu daha da ürkütücüydü. Çünkü adı olan biri, gerçekti. Gerçek olan birini hayatımdan silemezdim. Onun varlığı artık sadece bir gölge değil, adımlarıyla bana yaklaşan bir gerçeklikti.
Gözlerime bakıyordu. Kaçamıyordum. Kaçmak istemiyordum.
Sanki gözlerinde, yıllardır sakladığım bütün sırlarımı biliyormuş gibi bir güven ve aynı anda beni tüketen bir korku vardı.
— Ateş… diye fısıldadım kendi kendime, sesim zar zor çıkıyordu.
Adını söylemek bile dudaklarımda yanık bir tat bıraktı. Sanki içimde gizli bir bağı çağırmıştım.
O, hiç konuşmadı. Gözlerini benden ayırmadı. Sessizlikte nefeslerimiz birbirine karıştı. Kalbim, onunkiyle aynı ritimde çarpıyordu. Bunu hissediyordum.
Bir adım geri çekildim. Ayaklarım titriyordu. Ama o, tek bir hareket bile yapmadı. Beni izledi. Yalnızca izledi.
Kalbim haykırıyordu:
Kaç, Azra! Onu tanımıyorsun. O bir yabancı. Adını bilmen hiçbir şeyi değiştirmez.
Ama aynı anda başka bir ses vardı içimde:
Artık kaçamazsın. Onun gözlerinde kendini buluyorsun. O çığlığı sen de duyuyorsun.
Ellerim defterime sıkıca sarıldı. Gözlerimi yere indirdim. Ama kalbim hâlâ gözlerindeydi.
— Neden beni izliyorsun? diye sordum, sesim hem öfke hem de merakla titriyordu.
O an dudaklarının kenarı kıpırdadı, ama cevap vermedi. Sessizliği cevaptan daha gürültülüydü. Çünkü biliyordum, benim de içimde cevap vardı.
Onu izliyordu çünkü bizi izliyordu.
Aramızda söylenmemiş binlerce kelime dolaşıyordu. O sustu, ben sustum. Ama kalplerimiz konuşuyordu. Her vuruş, her çarpış bir şey söylüyordu:
Biz birbirimizi çoktan seçtik.
Gözlerimi yeniden kaldırdığımda hâlâ oradaydı. Gözlerinde sakladığı karanlıkla, bana doğru uzanan görünmez bağla…
Kalbim daha fazla dayanamadı.
Çünkü ben artık biliyordum:
O benden kaçsa bile, kalbini benden saklayamıyordu.
Onun kalbi, benimkiyle aynı ritimde çarpıyordu.
Sessizliğin ardında gizlenen bir çığlık vardı.
Ve ben, o çığlığı duyuyordum.
---