Ficool

Chapter 57 - KALBİMİN KARANLIKTA ATIŞI

(Azra'nın Anlatımı)

Sabah uyandığımda, pencerenin ince aralığından içeri süzülen ışık, odama solgun bir parıltı serpiyordu. Perdelerin arasından giren o gri ışık, bana garip bir dinginlik verdi. Gözlerimi tavana diktim, bir süre öylece yatakta kaldım. Kalbim hâlâ geceyi fısıldıyordu bana; o karanlıkta hissettiğim bakışları, dokunmadığı hâlde üzerimde varlığını duyduğum o gölgeyi.

Bedenim, zihnimden çok daha dürüst davranıyordu. Ellerim, parmak uçlarım, bileklerim… hâlâ o görünmez dokunuşun izini taşıyordu. Dudaklarımı araladım, derin bir nefes aldım ve aynaya gitmeden önce bile biliyordum ki gözlerimde bir şey değişmişti.

Aynanın karşısına geçtiğimde, kendi bakışlarımla yüzleşmek zorunda kaldım. Gözlerim… sanki bana ait değilmiş gibiydi. Daha koyu, daha derin, daha karanlık. İçlerinde bir parıltı vardı; ama bu parıltı bana değil, sanki bir başkasına aitti. Onun gölgelerden bakan gözleri, benimkilerin içine işlenmiş gibiydi.

Kendi yansımam karşısında ürperdim. Ama korkudan değil… hayır. Bu, başka bir şeydi. Kalbimin zincirleri kırılıyor gibiydi. Fısıldar gibi mırıldandım:

"Sen buradasın…"

Günün geri kalanında kendime bunu defalarca söyledim. Sınıfta defterime bakarken, kalabalığın içinde yürürken, hatta bir kahve alırken bile… O yanımdaydı. Görünmüyordu, konuşmuyordu, ama oradaydı.

Artık saklanmıyordum. İçimdeki hislerimi gizlemenin bir anlamı olmadığını anladım. Evet, korkuyordum. Ama korkumun üzerine başka bir şey inşa olmuştu: teslimiyet. Belki de merak. Belki de adı konulamayan bir çekim.

Okula giderken yolun kalabalığı içinde bir an duraksadım. İnsanların sesleri, adımların uğultusu, arabaların korna sesleri arasında bile ben yalnız değildim. Arkamda bir yerde, gölgelerin içinde, onun varlığını hissettim. Beni izlediğini, nefesini tuttuğunu, bir adım bile yaklaşmamaya çalıştığını… ama yine de orada olduğunu.

Bileğime dokundum. O gece hissettiğim o sıcaklık… parmak uçlarımdan içime yayılan o ürperti. Dudaklarım titreyerek kendi kendime söyledim:

"Ben artık senden kaçmıyorum."

Ama o kaçıyordu. Hâlâ gölgelerin ardında kalmayı seçiyordu. Kendimi saklamıyordum, bütün çıplaklığıyla hislerim ortadaydı artık. O ise sessiz, görünmez bir siperin arkasından bakıyordu bana.

Ders boyunca kalemim defterin üzerinde oyalanıp durdu. Yazdığım harfler birbirine karıştı, hiçbir şey anlamlı gelmiyordu. Camın dışındaki gölgelere baktım. Sanki kıpırdadılar. İçimde çakan kıvılcım, bir anda kalbime yayıldı. Gözlerimi kapadım. Kalbim, sanki avuçlarımın içine sığacak kadar hızlı ve güçlü çarpıyordu.

Ve o an fark ettim: Ben artık gölgelerden korkmuyordum. Çünkü karanlığın içinde kalbimin ritmini duyan biri vardı.

"Yaklaş," dedim içimden. "Artık korkmuyorum."

Ama sessizlik değişmedi. Yalnızca kalbim çarptı. Onun için, karanlıkta.

More Chapters