Ficool

Chapter 3 - Yakarış

Topraktan gelen bir titreme hissedilidi. Horak ve Morak konuşmalarının kesilmesine sebep olan bir şey hissetti. Sıcak bir nefesi yoktu ama bir varlığın hatırası yaklaşıyordu.

Bir şekil... Omurgası yukarı doğru çıkmış, iki omzuda yere doğru sarkmış, insanla et yığını arasında bir varlık belirdi. Elleri dua edermişcesine kenetliydi, bir zamanlar dua ediyordu belki. Ama şimdi sadece çenesinden aşşağı damlayan irin vardı. Yaratık boğuk bir ses ile konuşur:

"Savaş seni iyileştirir., barış ise ölümcüldür."

Morak bir kaç adım geri çekildi. " Bu bir zamanlar birimiydi??" Horak ciddi bir ifade ile Morak'ı işsaret eder." Belkide sana tapıyordur, ama baksana şimdi hatırlayamıyor bile."

Yaratık bir an durdu. Boğuk bir hırıltı eşliğinde bir şey mırıldandı:

"Va...lar...me.."

Sonra hiç uyarı vermeden birden atılır.

Morak'ı sırtından yere vurur, omurgasını kırar. Morak'ın bedeni parçalanmıştır. Kanı toprağa akmaktadır.

Hala nefes alıyordu.

O sırada yaratık Horak'a yönelir.

Horak'ın kolunu omzundan koparır, göğsünde bir delik açar. Kalbini yerinden çıkarır. Horak'ın kalbi hala atmaktadır. Her atışta Horak'ın gözündeki korku daha da büyür. Yaratık Horak'ı bir mendil gibi kenara savurur. Horak pataes çuvalı gibi yere serilir.

Horak yerde, " Ölemiyorum bu beden sahidende ölümsüz."

Yaratık bir an duraksar. Sanki kutsal bir görev tamamlamış gibi bir duruşu vardır. Horak'ın kalbini, avuçlarını göğe çevrilmiş ellerinin arasına alır. Tıpkı dua eden biri gibi. Gırtlaktan gelen boğuk bir sesle mırıldanmaya başladı.

"Kh'tara...amun'elzerrakh..."

"Ruhunu alıyor kalbini sana adıyorum."

Tanrısına ibadet ediyordu. Kalbi ellerinin arasına sıkıştırdı. Avuçlarından simsiyah ışık sızmaya başladı. Ve..

PAT.

Horak'ın kalbi, tanrılara sunulan bir kurban gibi patladı.

Yaratığın vücudu titredi. Derisi çatlamaya, bedeni kabarmaya ve vücudundaki parçalar dağılıp tekrardan birleşmeye başlar.

İşte tam o sırada Morak'ın gözleri aralanır. Yaratığın açık gövdesinde parlayan bir şekil görür.

Göğsünün tam orta yerinde, deri ve kasların hemen altında kırmızı ve morun karanlık tonlarında parıldayan bir damga vardı. Kalbin ritmi ile uyumlu hafifçe titreşiyordu. Yedi kıvrımlı, ince enerji teli kaotik bir uyum içerisinde dans ediyor; spiraller oluşturarak birleşiyor ve iç içe geçiyordu. Ortalarında ise küçük , yoğun siyah bir nokta vardı.

Damga dışarıdan bakıldığında göğüs kafesinin altından sızan puslu bir ışık gibi gözüküyordu.

Morak zorlukla sürünerek yaratığa yaklaşır. Havadaki duman Morak'ın gözlerini yakıyor, her nefes alışında ciğerine doluyordu. Morak gözünü damgadan ayıramaz.

o sprial çizgiler... o siyah nokta...

yalnızca gözleri değil elleri de titremeye başladı. Daha çok ilkel bir dürtü ile harekete geçti. Yaratığa doğru biraz daha yaklaştı. Tepki yoktu.

Morak elini uzattı.

parmakları yaratığın göğsüne değdiğinde bir titreşim yayıldı. Et sıcak ve yumuşaktı. Ama hemen altındaki o enerji canlıydı, eline bir yanık gibi çarpıyordu. Morak bir anlığına duraksadı. " Ne yapıyorum ben..?"

Artık çok geçti içinden bir ses ona yaratığın kalbini almasını gerektiğini söylüyordu.

parmakları göğsü yararak içeri girdi. Hiç kan yoktu. Sanki et değilde yanmakta olan bir tülü delip geçiyordu. Yaratığın kalbine ulaştığında parmaklarının arasında yayılan bir ısı hissetti. Kalpten çok dönen bir ışık küresine benziyordu. Karanlıkta parlayan, ritmik bir şekilde atıp duran bir kırmızı çekirdek... Spiral çizgiler hala etrafında dönüyordu.

Morak bir nefes aldı, derin boğuk bir nefes, sonra kalbi çekip çıkardı.

Yaratığın bedeni bir anda sarsıldı. Kolları titredi ama kalkmadı.

Damga avuçlarının içinde kıvranmaya başladı. Spiral çizgiler dağılıyor, sonra tekrar birleşiyordu.

Ve siyah nokta... Morak'a bakıyordu. Sanki onu izleyen birisi vardı.

Morak gülümsedi daha önce hissettiği bir sıcaklık doldu içine biliyordu, bu da bir tanrının parçası idi.

Morak kalbe baktı...

Dişlerini geçirdi.

Yaratık birdenbire acı bir çığlık attı. Kalbin içindeki ısı Morak'ın damağını yakıyordu ama inatla ısırmaya devam etti. Spiraller yutuldukça bozuluyor, çözülüyor ve çürüyordu.

Siyah nokta parçalandı.

Yaratığın bedeni bir anda arkasına fırlayan siyah bir dumanla kaplandı. Derisi kurudu, cildi taş gibi çatlayarak dökülmeye başladı.

Yaratığın yüzü yukarı döndü. " Valarmee!" Gözlerinden yaş yerine dumanlar akıyordu. Yaratık sayıklamaya devam etti. " Oh' Tanrımm Valarmee!" Ağzı titredi. Artık sadece çırpınması kalmıştı.

Morak son lokmayı yuttuğunda zincirlerinden arınmış bir kölenin tanrısının adını haykırarak hiçliğe kaybolmasını izledi.

 

More Chapters