Ficool

Chapter 4 - Chapter 4 - intro

"This chapter begins with a short English introduction to comply with the platform's language rules. The main story continues in Turkish after this paragraph."

Araya haftasonu girdi. Aylin kahvaltıda çok durgundu. Annesi onda bir gariplik olduğunu hemen anlamıştı. Dila kızının tabağıyla oynamasına kaşlarını çatarak baktı.

"Kızım yesene. Tabakla oynayıp durma."

"Canım istemiyor."

"Baban akşam yemeğe gidelim diyor. Sen de gel, açılırsın biraz."

"Yok anne ya, siz gidin. Ben arkadaşımı falan çağırırım."

"Sen bilirsin."

Aylin odasına geçip dolabını açtı. Kıyafetlerine bakarken derin bir nefes verdi. Her zaman gittikleri, haftasonu takıldıkları küçük cafede buluşacaklardı. Hem Melis hem Nil her cumartesi orada olurdu. Üstünü değiştirip hazırlandı.

Cafe masasında Melis'le erken buluşmuşlardı bile. Aylin'in dalgın yüzü Melis'in dikkatinden kaçmadı.

"Dün niye telefonlarıma bakmadın ya?"

"Uyumuşum."

"Ya sen bu Tuğçe olayına bozulduğun için değil mi?"

"Ya Melis, kapatalım artık şu Rüzgâr konusunu. Biz yanlış anlamışız belli ki."

"Ya ama—"

"Ya beni sevse niye söylemesin? Özgüveni eksik biri değil ki. Fazlası var hatta!"

"Tamam da başka bir durum olabilir."

Burak masaya doğru yaklaşınca konuşma yarım kaldı.

"Selam bebeks." dedi gülerek.

"Selam canım. Neredeler?"

Nil de yanlarına oturdu. "Selaaam."

"Rüzgâr, Tuğçe'yle beraber sonra geleceklermiş."

Aylin, Melis'e bakıp dayanamayıp gözlerini devirdi. İçine çöken o sıkıntı yüzünden yerinde oturamaz hale gelmişti.

"Melis lavaboya gidelim mi?"

"Tamam canım."

Lavaboya girer girmez Aylin'in tutamadığı iç sıkıntısı ağzından döküldü.

"Bak gördün mü? Aptalım ben ya. Saçma sapan bir durumun içine düştüm."

"Ya ne oldu ki? Rüzgâr'ın bizim konuşmalarımızdan haberi bile yok."

"Bir de olsaydı! O zaman iyice yerin dibine girerdim."

Melis kollarını bağladı. "Çok kibirlisin Aylin! Ne oluyor ya? Benim hoşlandığım adam yüzüme bile bakmıyor. Böyle mi yaptım?"

"Off… Tamam öyleyim ben. İstemiyorum böyle şeyleri."

"Hep peşinden koşulmasına alıştığın için. Sert kayaya tosladın arkadaşım. Rüzgâr'dan hoşlanıyorsan böyle şeyler beklemeyeceksin."

"Ben Rüzgâr'dan hoşlanmıyorum. O sadece arkadaşım. Bir daha açmayalım bu konuyu."

"Tamam, sen bilirsin."

Masaya döndüklerinde Tuğçe ve Rüzgâr gelmiş, oturuyorlardı. Üstelik… el ele miydiler? Aylin'in gözleri bir an büyüdü.

"Merhaba." dedi gülümseyerek, özellikle Tuğçe'nin gözlerine bakarak. Güçlü görünmek istiyordu.

"Merhaba canım."

"Nasılsınız?"

"İyidir, siz?"

"İdare eder."

Sohbet derinleşmeye başlamıştı. Bir ara Tuğçe, kahkaha atıp omzunu Rüzgâr'ın omzuna koydu. Aylin'in içi tuhaf bir sızıyla karardı. Kıskançlık mıydı bu? Yok artık…

Konu konuyu açarken Aylin küçük bir oyun oynamaya karar verdi.

"Ya bizim siteden biri var. Tanışmak istiyorum ama ortak arkadaş bulamadım."

Nil hemen atladı:

"Sen? Gider direkt tanışırsın sen! Sanki benmişim gibi konuşuyorsun."

"Ne alakası var şimdi?"

"Yani ben çok çekinirim öyle şeylerden, biliyorsun."

"Ama sen öyle değilsin."

Melis araya girdi:

"Ortak arkadaşa gerek yok diyor yani. Hem senden güzelini mi bulacak? Taş gibisin maşallah."

Rüzgâr'ın bakışları birden sertleşti. O anda kahveler geldi. Öfkeyle şekere uzanırken, Aylin de aynı anda uzanmıştı. Parmakları birbirine değdi. Göz göze geldiler. Aylin istemsizce gülümsedi.

"Sen al istersen…" dedi Rüzgâr.

Cafeden çıkarken kapıda vedalaştılar. Rüzgâr her zaman yaptığı gibi Aylin'i eve bırakmak üzere arabasına yöneldi:

"Aylin, sen bizimle gel."

"Aa yok sağ ol."

"Nasıl?"

"Başka bir işim var. Eve gitmeyeceğim."

"Nereye?"

Aylin cevap vermedi. İçinde tuhaf bir cesaret yükselmişti…Tuğçe'nin sesi ortamın gürültüsünü yararak geldi.

"Aa hayatım, sıkıştırmasana kızı."

Rüzgar başını çevirip Tuğçe'ye baktı. Kız hemen gözlerini kaçırdı.

"Sen karışma," dedi Rüzgar sertçe.

Melis araya girip Tuğçe'yi korumaya çalıştı.

"Ya bizim işimiz var. Beraber gideceğiz. Sen kız arkadaşınla takıl. Boşver Aylin'i."

Rüzgar, Aylin'in gözlerinin içine bakıyordu. Bir şey demesini bekledi.

Aylin ise bakışlarını kaçırdı. Bu küçük oyun, Rüzgar'ın hoşuna gitmişti.

Rüzgar ve Melis oradan uzaklaşınca geride tuhaf bir sessizlik kaldı.

Kısa süre sonra Aylin'in koluna Melis'in sesi çarptı:

"Aylin!"

"Ha?" dedi Aylin afallayarak.

"Bana bak! Artık doğru düzgün konuşalım."

"Ama… ne hakkında?"

"Sen Rüzgar'dan hoşlanıyorsun," dedi Melis hiç dolandırmadan.

"Hatta korkarım ki hoşlanmanın da ötesinde."

Aylin gözlerini Melis'e dikti ama bir şey söylemedi.

Sonra omuz silkip yürümeye devam etti.

"Ya benden saklamakla eline ne geçecek?" dedi Melis peşinden.

Aylin durdu.

"Ya tamam üstüme gelme. Ne olduğunu ben de tam anlamıyorum."

Kısık bir sesle ekledi: "Ama… onu kıskanıyorum."

Melis'in yüzü bir anda aydınlandı.

"Ben bu işi çözerim. Ne dersen de, ben eminim. Rüzgar sana aşık."

Aylin hemen itiraz etti.

"Hiç o kadar emin olma derim. Adam sevgilisiyle el ele göz göze gayet mutlu."

"Dur bakalım," dedi Melis, gizemli bir tonla.

Pazartesi sabahı Aylin okula geç geldi. Melis, Nil ve Burak kantinde oturuyordu.

Rüzgar da birazdan yanlarına geldi.

"N'abersiniz? İlk ders neydi?" dedi Rüzgar.

"İstatistik," dedi Burak. "İyidir kanka. Sen?"

"Birkaç işim var. İlk iki derste yokum. İdare edersiniz."

Burak "Tamam kardeşim," deyip arkasını döndüğü anda Rüzgar yeniden onlara döndü.

"Aylin nerede?"

Melis rolüne başladı.

"Geç kaldı. Biri bırakacaktı onu ama…"

Rüzgar'ın yüzündeki damarlar belirginleşti.

"Kim?"

"Siteden bahsettiği çocukla tanışmış galiba. O bırakacaktı."

Rüzgar hiçbir şey demeden oradan uzaklaştı.

Bir saat sonra Aylin okula geldi.

Turnikelerden kartını gösterip geçerken Rüzgar'la göz göze geldi.

Adam onu orada bekliyordu.

Aylin yanına yürüdü.

"Selam, yok mu bizimkiler?"

"Neredeydin?" dedi Rüzgar.

"Geç kaldım ya."

"Anladık," dedi Rüzgar. "Neredeydin?"

Aylin'in sabrı taştı.

"Aa Rüzgar ne oluyor? Sana hesap mı vereceğim?"

"Başına bir şey gelmesinden korkuyorum."

Aylin'in sesi yumuşadı.

"Hiçbir şey olmaz bana merak etme. Koca kızım."

"Öyle misin gerçekten?"

Aylin yüzünü buruşturup şımardı.

Rüzgar ciddileşti.

"Aylin bak, tanımadığın insanlarla orada burada gezme."

"O nereden çıktı şimdi?"

"Nereden çıktıysa çıktı. İkilettirme. Hareketlerine dikkat et."

"Rüzgar!"

Ama çoktan arkasını dönüp gitmişti.

Aylin olduğu yerde kaldı.

Ne yapmaya çalışıyordu?

Arkadaş olarak mı koruyordu onu?

Yoksa bir şeyler mi hissediyordu?

Bu soru günlerdir aklını kemiriyordu.

Melis, dersten sonra kantine gittiğinde Emre'yle karşılaştı.

Selamlaştılar, ama Emre biraz uzak davranıyordu.

"Emre, bir şey mi var?" diye sordu Melis.

"Nasıl yani?"

"Bir değişik davranıyorsun. Bunun Rüzgar'la bir ilgisi olabilir mi?"

Emre birden keskin bir bakış attı.

"Biliyorsan uzak dur Melis. Uğraşamam bunlarla."

"Ya ama neden? Rüzgar sana ne dedi?"

"Boşver."

"Lütfen anlat. Bunu öğrenmem lazım."

Emre iç çekti.

"Ya tehdit etti adamlarıyla beraber işte. Klasik Rüzgar."

Melis'in gözleri açıldı.

"Ne için tehdit etti?"

"Aylin'le benim aramda bir şey var sanmış."

Melis şaşkına döndü.

"Ben ne alaka peki? Benim adım geçti mi?"

"Yok ya. Onun meselesi."

Melis başını yavaşça kaldırdı.

Rüzgar'ın ne yaptığını yeni yeni anlamaya başlamıştı.

Melis olanları ilk fırsatta Aylin'le de paylaştı.

Ya kabul edelim artık," dedi Melis. "Ben zaten biliyordum ama böyle duymakta hoşuma gitti."

Aylin kaşlarını çattı.

"Ama neden? Hayatında biri var."

"Ya o kısımları bilmiyoruz, karışık evet. Ama seni seviyor. Bunu da herkes, tüm okul biliyor. Bizim dışımızda!"

Aylin şaşkınlıkla ona baktı.

"Sence Nil ve Burak? Biliyorlar mı?"

Melis ağzıyla 'bilmem' işareti yaptı.

Aylin doğrulup çantasını aldı.

"Çıkışta burada toplanalım. Bir planım var."

Melis gözlerini kıstı.

"Ne yapacaksın?"

"Görürsün."

Çıkışta hepsi cafede toplandılar.

Nil homurdandı.

"Benim acelem var. Çıkmıyor muyuz?"

Aylin ortaya doğru konuştu.

"Ya Kemerburgaz tarafına gidecek olan var mı?"

Rüzgar'ın kaşları anında çatıldı.

"Ne alaka?"

Aylin omuz silkti.

"Arkadaşım evine davet etti de."

Burak hemen atladı.

"Benim teyzemler orada oturuyor. Biliyorum oraları. Götürürüm seni istersen."

Rüzgar'ın sesi daha keskin geldi.

"Ben bırakırım seni."

Aylin başını iki yana salladı.

"Ya deli misin? Senin yoluna çok ters."

"Bırakırım dedim!"

Rüzgar'ın tonu o kadar netti ki herkes sustu. Melis, kocaman açılmış gözlerle onları izliyordu. Aylin ona göz kırptı ve Rüzgar'ın peşine düştü.

Beraber arabaya bindiler. Rüzgar arabayı hareket ettirdi ama hiç konuşmuyordu. Sakin bir yerde aniden durdu. Aylin gerildi.

"Aa ne oluyor?"

Rüzgar başını ona çevirdi.

"Nereye gideceksin sen Aylin? Kimin evi burası?"

Aylin bakışlarını kaçırdı.

"Arkadaşımın dedim ya."

Rüzgar biraz daha yaklaşarak sertçe konuştu:

"Bana bak!"

Aylin istemsizce gözlerini ona çevirdi.

Rüzgar'ın yaklaşmasıyla parfüm kokusu etrafa yayıldı.

Aylin'in nefesi hafifçe kesildi.

"Benim hayatımı fazla kurcalamaya başladın," dedi Aylin, sesi titreyerek.

Rüzgar'ın kaşları kalktı.

"Farkında mısın?"

"Hayır," dedi Aylin. "Benim çok üstüme geliyorsun. Kime gidersem giderim. Ne yapacaksın?"

Rüzgar derin bir nefes aldı.

"Ben ne yapacağımı biliyor musun?"

Aylin'in gözleri büyüdü.

"Seni eve bırakacağım."

Aylin hışımla döndü.

"Ya saçmalama."

"Tek kelime daha etme."

Rüzgar gözlerini yola çevirdi ama yüzündeki gerginlik netti.

Aylin yüzünü asıp camdan bakmaya başladı.

İçinden kıs kıs gülüyordu.

Aylin'in evinin önüne geldiler.

"Hadi in," dedi Rüzgar.

Aylin kapıya dokunmadan önce geri döndü.

"Bir dakika ya, Tuğçe nerede? Sen benimle bu kadar uğraşana kadar kız arkadaşını takip etsene."

Rüzgar, kolunu arka koltuğa atıp ona doğru yaklaştı.

Aralarındaki mesafe neredeyse yoktu. Aylin gözlerini kırpıştırdı. Kalbi hızlanmıştı.

"Ne istiyorsun?" diye sordu Rüzgar alçak sesle.

Aylin yutkundu.

"Ben… Ben bir şey istemiyorum. Sen benden ne istiyorsun?"

Rüzgar'ın bakışları karanlıklaştı.

"Duymaya yüreğin var mı?"

Aylin'in nefesi kesildi.

Gözleri Rüzgar'ın gözlerinde kilitli kaldı.

More Chapters