"This chapter begins with a short English introduction to comply with the platform's language rules. The main story continues in Turkish after this paragraph."
Aylin, günün son iki dersini beklemeden okuldan çıkıp gitmişti. Sessiz, hızlı ve kimseye görünmeden… Sanki ondan kaçıyormuş gibi. Sanki bir şeyden korunuyormuş gibi.
Ertesi gün sınıfa geldiğinde herkes çoktan yerini almıştı. Nil merakla sordu:
"Aylin nerede?"
Melis omzunu silkti. "Erken çıktı."
Rüzgar, o ana kadar sessizce telefonuyla uğraşırken birden başını kaldırdı. Bakışları Melis'e çevrilmişti. Onun gözlerinden bir şey okumaya çalışıyor gibiydi.
Melis, o bakışı görünce artık emindi. Rüzgar'ın Aylin'e karşı ilgisi sandığından daha fazlaydı.
Burak merakla yaklaştı. "Niyeki, ne oldu?"
"Biraz rahatsızdı ama sorun yok. Eve gitti," dedi Melis.
Rüzgar hemen atladı. "Nesi var?"
Aylin yokken endişelenen tek kişi o olmuştu.
O akşam Aylin, odasında Melis'le görüntülü konuşuyordu. Melis, olanları anlatmış; Rüzgar'ın nasıl tepki verdiğini söylemişti.
"Bu kadarını beklemiyordum," dedi Melis. "Adam resmen ambargo koymuş sana."
Aylin şaşkındı. "Ya ama neden? Hiç belli etmedi."
"Belki de etti ama sen anlamadın," dedi Melis. "O da olabilir."
Aylin iç çekti. "Ya hadi ben anlamadım. Siz de mi anlamadınız?"
Melis güldü. "Doğru. Ben kaçırmam böyle şeyleri."
Tam o sırada Aylin'in telefonu çaldı. Melis'in yüzü bir anda değişti.
"Aaa! Rüzgar arıyor, Rüzgar! Kapat çabuk!"
Aylin'in kalbi hızlandı. "Ay kapatıyorum! Rüzgar arıyor."
Telefonu açtı.
"Alo?"
"Aylin… evde misin?"
Rüzgar'ın sesi normalden daha yumuşaktı.
Aylin boğazını temizledi. "E-evet."
"İyi misin?"
"İyiyim."
"Melis hasta olduğunu söyledi."
"Evet… biraz ama iyiyim şimdi."
Rüzgar hiç düşünmeden söyledi:
"Ben sizin evin önündeyim."
Aylin yerinde dondu kaldı. "A-aa… neden?"
"Merak ettim seni."
Aylin'in yüzü alev alev oldu. Elleri terledi, kalbi göğsüne sığmıyordu. Ne yapacaktı şimdi?
"Şey… geliyorum hemen."
"Tamam. Bekliyorum."
Aylin sokağa çıktığında Rüzgar arabasına yaslanmış onu bekliyordu. Sokak lambasının altında duruyor, her zamankinden daha farklı görünüyordu. Daha sert, daha karizmatik… ve daha ilgili.
Aylin çekinerek yaklaşırken "Selam," dedi.
Rüzgar baştan aşağı süzdü onu.
"Nasılsın?"
"İyiyim. Hafif bir şeydi aslında. Dersler önemsiz diye çıktım öyle… Melis mi abarttı ne oldu?"
Aylin heyecandan hızlı hızlı konuşuyordu. Rüzgar hafif bir tebessümle çenesini ovuşturdu.
"Sana bir şey olmasın yeter," dedi. "Önemlisi de önemsizi de…"
Aylin'in yüzü kızardı. "Sağ ol. Dostluğun çok değerli."
Bu cümleyi özellikle kurmuştu. Rüzgar'ın yüzünde bir değişim aradı.
Ama hiçbir şey yoktu.
"İyiysen gidiyorum," dedi Rüzgar.
"İyiyim. Git sen."
Rüzgar, elini uzatıp Aylin'in koluna hafifçe dokundu.
"Hadi, içeri gir. Buradayım ben."
Aylin kapıya yürüdü, döndü baktı. Rüzgar hâlâ oradaydı. Ta ki Aylin içeri girene kadar…
O gece Aylin'in kafası daha da karışmıştı. Ertesi sabah okula gider gitmez Melis'e koştu.
"Hadi onlar gelmeden anlat hemen. Ne oldu?" dedi Melis.
"İyi miyim diye gelmiş işte. Çok kısa durdu zaten."
Melis'in çığlığı sınıfı doldurdu:
"Yaaa, Aylin seviyor seni!"
"O kadar emin olma."
"Ya bunun şüphe edecek noktası kalmadı zaten. Caner'le olan konuşma tamamen ortaya çıkardı her şeyi."
Aylin iç çekti. "Ama Rüzgar'ın açılmaya hiç niyeti yok gibi."
"Niye öyle düşündün?" diye soracaktı ki Nil ve Burak geldiler.
"Kızlaaaar!"
Aylin gülerek döndü. "Naber tatlım?"
Burak hemen sınavı sordu. Rüzgar da o sırada geldi. Aylin fark etmeden gözleri ona kaydı. Rüzgar'ın da ona.
"İyi misin?" diye sordu tekrar.
"İyiyim canım, sorun yok."
Herkes sınava dağıldı.
Sınavdan ilk çıkan Rüzgar oldu.
Sonra Melis geldi ve hemen yanında oturdu.
"Nasıldı?"
"Fena sayılmaz. Senin?"
"Eh işte. Çalışamadım pek."
Melis biraz eğildi.
"Ya Rüzgar, bir şey soracağım sana. Geçen gün Caner'le seni konuşurken gördüm. Sanki onu biraz hırpalıyor gibiydin. Bir şey mi oldu?"
Rüzgar'ın yüzü bir anda değişti.
"Yoo, aramızda bir sorun vardı. Hallettik. Senlik bir durum yok."
Melis rahatladı. "Ben Emre'den hoşlanıyorum da, uzun zamandır ama açılamıyorum."
"Aa öyle mi?"
Rüzgar mutlu görünüyordu.
Melis, onun açılması için önündeki engelleri kaldırdığını düşünüyordu.
Aylin de sınavdan çıktı. "Çok susadım."
Melis fırsatı kaçırmadı. "Ee Rüzgar'ın suyu var!"
"Ben içtim bundan ama," dedi Rüzgar.
"Sorun olmaz bence," dedi Melis.
Aylin şaşkındı. Melis resmen dürtükleyip duruyordu.
"Tamam, içeyim."
Rüzgar suyu uzattı.
Aylin bir an bile düşünmeden içti.
Fakat hemen ardından yüzü kızardı.
Rüzgar'ın dudaklarının değdiği yerden içmek…
Onun içini tarifsiz bir şekilde karıştırmıştı.
Bowling salonunda ortam keyifli başlamıştı. Melis ile Burak birbirlerine takılıyor, Aylin ise sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Rüzgar salonun diğer ucunda, her zamanki gibi kendinden emin bir tavırla atışını hazırlıyordu. Burak yüksek bir sesle, "Hadi Rüzgar, göster artık şu meşhur atışını!" diye bağırınca herkes gülmüştü.
Rüzgar topu attı ama beklediği gibi olmadı; sadece birkaç labut devrildi. Burak kahkahayı patlattı. "Oha! Sen bu muydun yani?"
Aylin elini ağzına kapatıp güldü. "Yenilmeye gelemiyorsa oynamasın." dedi alayla, sesi Rüzgar'a net şekilde gidecek kadar yüksekti.
Rüzgar dönüp ona baktı. Gözleri hafif kısıldı. "Ben yenilmem."
Aylin umursamaz bir ifadeyle omuz silkerek, "Ne yaptım ki? Yenilmeye gelemiyorsa oynamasın." diye tekrar etti.
Bu söz Rüzgar'ın damarına basmıştı.
Topu yerine bırakıp kısa bir "Eyvallah." dedi ve salonun dışına doğru yürüdü.
"Yaa ne yapıyorsun be Aylin?" diye homurdandı Burak.
Ama Aylin kendini savunuyordu: "Ne yaptım ki?"
Tartışma büyümesin diye herkes oyunu toparlamaya çalıştı ama Rüzgar geri dönmeyince, akşam tatsız bir şekilde sonlandı. Bir süre sonra herkes evine dağıldı.
Aylin o gece yatağına uzandığında, Rüzgar'ın sinirli bakışı sürekli gözlerinin önüne geliyordu.
Kafasını dağıtmak isterken aklına istemeden o rüya geldi…
Birkaç ay önce gördüğü ama bir türlü etkisinden çıkamadığı rüya.
Rüyasında Rüzgar bir anda onu kendine çekip öpmüştü. Bedeni boyunca yayılan o ürperti hâlâ çok gerçek gibiydi. O kadar güzeldi ki, uyandığında "Neden uyandım?" diye kendine kızdığını bile hatırlıyordu.
O dönem üzerinde durmamıştı.
Ama şimdi… o rüya ve Rüzgar'ın bakışları birleşince içi daha da karışıyordu.
"Bu hisler ne? Rüzgar benim için ne ifade ediyor?"
Cevabını bilmiyordu.
Ertesi sabah Melis'le okulda buluştular.
"Günaydın." dedi Aylin solgun bir sesle.
Melis hemen yüzüne baktı. "Günaydın… ne bu suratın hali?"
Kahvelerini alıp masaya oturduklarında Aylin tüm gece düşündüklerini anlattı.
Melis kaşlarını çatarak dinledi. "Bence Rüzgar'ın tepkisinin bir nedeni var. Bu kadar kızıyorsa bir şey hissediyordur."
Aylin hızlıca başını iki yana salladı. "Ya istemiyor demek ki. Dün bir sürü şey oldu ama açılacağı falan yok. Bana böyle davranıyorsa… onun için sadece arkadaşım."
Melis göz devirdi. "E o zaman niye bu kadar kıskanıp uğraşsın?"
Aylin iç çekti. "Bilmiyorum. Uğraşamayacağım da. Belki sadece arkadaşça sahip çıkmak istedi. Bilemezsin."
Melis hemen lafı yapıştırdı: "Bana da sahip çıksaymış o zaman. Saçmalama Aylin."
Tam o sırada Rüzgar ve Burak göründü.
Ikisi masaya sessizce yaklaştı.
Rüzgar yüzlerine bile bakmadan, "Ben bir kahve alayım." diyerek uzaklaştı.
Burak ise normalmiş gibi gülümseyerek, "Selam kızlar." dedi.
Rüzgar kahve beklerken yanına bir kız geldi.
Gülerken elini Rüzgar'ın göğsüne koyuyor, konuşurken saçını savuruyor, adeta yakınlık akıyordu.
Aylin fark etmemeye çalıştı ama gözleri istemeden kayıyordu. Bir süre sonra Rüzgar o kızla birlikte masaya geldi.
"Tanıştırayım sizi, kız arkadaşım Tuğçe." dedi hiçbir duygu göstermeden.
Tuğçe tatlı bir şekilde gülümsedi. "Merhaba."
Melis sahte bir nezaketle, "Aa memnun oldum, Melis ben." dedi.
Burak espriyi patlattı: "Ben de Burak. Memnun oldum yenge."
Rüzgar ona kaşlarını çatarak baktı ama konuyu uzatmadı.
Aylin dişlerini sıkarak, "Memnun oldum. Aylin." dedi.
Rüzgar'la göz göze geldiğinde, onun bakışları sanki Aylin'in tepkisini anlamaya çalışıyordu. Herkes oturdu.
Tuğçe anlattıkça anlatıyordu; Rüzgar'a dokunuyor, kahkaha atıyor, adeta sahipleniyordu. Aylin delirmek üzereydi.
Her şeyi yanlış mı anlamıştı? Yoksa Rüzgar gerçekten bir oyun mu oynuyordu. Bilmiyordu. Tek bildiği içinin garip bir şekilde sıkıştığıydı.
Melis eğilip fısıldadı: "Bu kızla ne ara sevgili oldular?"
Aylin omuz silkti. "Önemli değil."
Ama sesi kırılmıştı.
Rüzgar bir an başını kaldırıp Aylin'e baktı. Bakışı soğuk değildi. Kızgın da değildi. Sanki "Tepkin ne?" der gibiydi. Aylin ise gözlerini kaçırdı.
Tuğçe'nin sesi, gülüşleri, Rüzgar'ın yanında rahatlığı…Hepsi Aylin'in kalbini sıkıştırıyordu.
Melis bile durumu fark etmişti. "Aylin, senin bu hâlin…"
Aylin hemen kestirip attı: "Boşver."
Ama boşveremiyordu.
Çünkü içindeki o kıpırtı…
O rüyanın etkisi…
Dün Rüzgar'ın sinirlenmesi…
Hepsi bir araya gelince, Aylin istemeden şunu düşündü:
"Ben galiba… gerçekten hoşlanıyorum."
Rüzgar ise tam o anda yine dönüp ona baktı.
Ama bu kez bakışında farklı bir şey vardı.
Kıskançlık mı? Anlamaya çalışma çabası mı?Yoksa kırgınlık mı? Aylin emin değildi.
Ama bir şey kesindi: Bu karmaşa burada bitmeyecekti.
Ve ikisi de bunun başlangıç olduğunu henüz bilmiyordu.
