Earl kapıdan uzaklaşmıştı.
Ama kapı ondan uzaklaşmamıştı.
Gecenin geri kalanı boyunca taşın içinden gelen o baskıyı ensesinde hissetti. Sanki biri arkasında duruyor, nefes almıyor ama orada olduğunu unutturmuyordu.
Kılıcı kınına sokmadı.
Altın Yara elinde, sessizdi.
"Eğer açlıksa…" diye düşündü Earl.
"Belki susturulabilir."
Bu düşünceyi fark ettiğinde durmalıydı.
Ama durmadı.
Köyün dışındaki eski patikayı izledi. Yıllardır kullanılmayan, taşları yarılmış, toprağı çökmüş bir yoldu bu. Eskiden burada bir işaret taşı vardı. Bekçiler için. Earl bunu hatırlıyordu. Çocukluğundan kalan, net olmayan bir bilgi gibi.
Taşı buldu.
Yarı gömülmüş, çatlamış, üstündeki semboller silinmişti. Ama yerindeydi. Earl diz çöktü. Kılıcın ucunu taşa dokundurdu.
Altın Yara ilk kez karşı koydu.
Kabza ağırlaştı. Sanki kılıç, elinden geri çekilmek istiyordu.
"Bir şey yapmam gerekiyor," dedi Earl dişlerinin arasından.
"Sadece beklemek—"
Kılıç titredi.
Bu bir uyarıydı.
Earl bunu anladı.
Ama dinlemedi.
Kılıcı taşa bastırdı.
Taş yarıldı.
Bu, büyük bir patlama değildi. Işık fışkırmadı. Ama hava bir anlığına çöktü. Kulakları uğuldadı. Dünya, çok kısa bir süreliğine yanlış hizalandı.
Earl geri sıçradı.
Sol bacağında bir yanma hissetti. Yeni bir yara açılmamıştı. Ama eskilerden biri—unutulmuş bir iz—yeniden canlandı. Nefesi kesildi, dizinin üstüne düştü.
Ve o an…
Kapıdan bir nefes yükseldi.
Bu ses dağdan gelmedi.
Topraktan da gelmedi.
Earl'ün içinden geldi.
> "Böyle olmamalıydı."
Altın Yara yere düştü.
İlk kez.
Earl onu almak için uzandığında, kılıç hareket etmedi. Ne ağırlaştı ne de hafifledi. Sadece… yabancıydı.
Earl ayağa kalktığında köyden bir çığlık yükseldi.
Tek bir çığlık.
Kısa.
Aniden kesilen.
Earl'in kalbi duracak gibi oldu.
Köye doğru baktığında, uzak bir evin penceresinde ışığın söndüğünü gördü. Ardından bir tane daha. Ve bir tane daha.
Bu karanlık doğal değildi.
Kapı gülmedi.
Konuşmadı.
Ama Earl şunu anladı:
O taşı keserek kapıyı susturmamıştı.
Onu beslemişti.
Altın Yara nihayet hafifçe titredi.
Gecikmiş bir fısıltı geldi:
> "Yanlış yer."
Earl dizlerinin üzerine çöktü. Toprak soğuktu. Ellerini bastırdı ama güç alamadı. İlk kez, yaptığı şeyin sonuçlarını önceden değil, sonradan düşünmüştü.
Ve bu farkındalık, yaralardan daha çok acıttı.
Uzakta, taş kapının çatlağı bir parça daha genişledi.
Kimse ölmemişti.
Henüz.
Ama artık dünya, Earl'ün hata yapabileceğini biliyordu.
Ve kapı…
bunu bekliyordu.
