Ficool

Bilinmeyene Doğru

Nyxaria
21
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 21 chs / week.
--
NOT RATINGS
1k
Views
VIEW MORE

Chapter 1 - Bölüm I : Yanlış Yönden Esen Rüzgar

Rüzgâr o gece dağdan esmedi.

Bu, köydeki herkesin fark ettiği ama kimsenin yüksek sesle söylemediği ilk şeydi. Çünkü rüzgârın yönü değiştiğinde, yalnızca hava değil, eski sözler de yerinden oynardı.

Normalde rüzgâr dağın zirvesinden aşağı doğru iner, taş evlerin arasından sessizce geçerdi. Oysa bu gece vadiden yükseliyor, toprağın içinden geliyormuş gibi uğulduyordu. Sanki dağın kalbi tersine atıyordu.

Taş kapı, tam da o kalbin üzerine oyulmuştu.

Köyden bakıldığında görünmezdi. Yol yoktu, işaret yoktu. Ama herkes yerini bilirdi. Çünkü taş kapı görülmezdi; hissedilirdi. Ona yaklaşan biri, sanki bir sınırdan geçiyormuş gibi içini kaplayan ağır bir baskı hissederdi.

Earl, rüzgârın değiştiğini ilk hisseden oldu.

Altın sarısı gözleri, istemsizce dağa çevrildi. O an kalbinin atışı yavaşladı. Bu, korku değildi. Daha çok… tanıdık bir rahatsızlıktı. Uzun zamandır unutulmuş ama tamamen kaybolmamış bir his.

Elini farkında olmadan sol koluna götürdü. Oradaki eski yara, ince bir sızıyla kendini hatırlattı.

"Başladı," diye fısıldadı.

Ama neyin başladığını kendisi de bilmiyordu.

Köy sessizdi. Kapılar kapalıydı, pencereler karanlıktı. İnsanlar rüzgârı duymazdan gelmeyi öğrenmişti. Çünkü köyde bir kural vardı:

Bazı şeyler fark edilirse, karşılık verir.

Earl bu kuralı hiçbir zaman tam olarak uygulayamamıştı.

Adımlarını yavaşça dağa doğru çevirdi. Ay ışığı taşlı yolu silik bir gümüş rengine boyuyordu. Her adımda, havadaki ağırlık artıyordu. Sanki dünya, onu durdurmak için sessizce direniyordu.

Taş kapıya vardığında, rüzgâr bir anlığına durdu.

Bu sessizlik, geceden bile koyuydu.

Kapı devasa değildi. Gösterişli de değildi. Sade, kalın ve eskimiş bir taş yüzeydi. Ama üzerindeki semboller—yarı silinmiş, yarı gömülmüş çizgiler—bakıldığında insanın gözlerini kaçırmasına neden oluyordu.

Earl bakışını kaçırmadı.

O an oldu.

Taş yüzeyde, ince bir çizgi belirdi.

Bir çatlak.

Ne ses çıkardı, ne ışık saçtı. Ama Earl'ün içindeki tüm yaralar aynı anda sızladı. Dizleri hafifçe büküldü ama yere düşmedi. Dişlerini sıktı, nefesini kontrol altında tuttu.

Çatlak büyümedi.

Ama oradaydı.

Kapı ilk kez değişmişti.

Rüzgâr yeniden esmeye başladı—bu kez iki yönden birden.

Earl, bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu. Ama şunu biliyordu:

Bu, sadece kapının değil, dünyanın da verdiği bir tepkiydi.

Elini kılıcının kabzasına götürmedi. Henüz değil.

Taş kapının önünde dururken, ilk kez şu düşünce zihninde netleşti:

> Kapı açılmak istemiyordu.

Ama artık kapalı kalmak da istemiyordu.

Earl arkasını döndü ve köye doğru yürümeye başladı.

Ardında kalan kapı sessizdi.

Ama artık uykuda değildi.