Sabah hiç sevmediğim bir alarm sesi ile kalktım.
Uyku sersemi ile okul kıyafetlerimi giydim. Kahvaltıyı nasıl yaptığımı bile bilmiyorum, az daha evden terlikiklerle çıkıyodum. Kendimden büyük bir hırka giydim, çantamı omzuma attım ve evden çıktım.
Saat sabahın 6'sıydı ve kargalar bile uyuyodu. Hava tam aydınlanmamış, sessiz sokakta yürüyodum. Bugün daha bir mutsuzdum. Çünkü dün en sevdiğim okulumdan, arkadaşlarımdan ayrılıp başka bir yere taşındık. Bugün yeni okulumda ilk günüm ve 10. sınıfım.
Yürürken bir yandan kulaklığımdan müzik açıp dinledim. Müzik açınca zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım ve saati yedi etmiştim. Yedi buçuk da dersimiz başlıyodu, bu yüzden müziği bırakıp koşmaya başladım. Yediyi yirmi geçe okul kapısının önündeydim. O kadar büyük bir okuldu ki. Ha bu arada bu okul yatılı...
Okula adımımı attığım anda kalbim sıkıştı. Bu okul bana hiç iyi gelmeyecekti.
Okulun kapısına doğru yürürken zil çaldı ve herkez sınıflara koşmaya başladı. Ben sınıfımı biliyodum, 10/A. Ama nerede onu bilmiyodum. Koridorlar boşaldı, etraf sessizleşti. Dolaşarak sınıfımı aramaya başladım. Yavaş yavaş yürürken arkamdan bir el omzunu tuttu.
Bana dokunmasiyla kendimi geriye atmam bir oldu. Arkama baktığımda sarı saçlı, mavi gözlü, yuvarlak şeffaf gözlüklü bir erkek karşımda duruyodu. Şaşkınlık içerisinde ona baktım. "Burada ne işin var senin? Sınıfına gitsene." dedi bana. "Bulabilsem zaten giderim!" Dedim. Ama sanırım sesimi biraz fazla yükselttim.
"Seni burada ilk kez görüyorum. Yeni misin?" Dedi. Evet anlamında başımı salladım. Kaslarını kaldırıp başka yere baktı. "10/A sınıfı nerde biliyo musun?" Dedim. Hemen bana dönüp baktı. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "10/A sınıfında mısın? Bende o sınıftayım." derken yüzünde hafif bir gülümseme vardı. "Ne güzel. Peki senin ne işin var burda? Seninde sınıfta olman gerekmiyo mu?" diye sordum.
"Nöbetçiyim. Neyse boş ver o konuyu, belde seni sınıfa götüreyim." Dedi. Neden bilmiyorum ama anlık tiksinmiş gibi baktım çocuğa. Giderken bir sürü soru sordu, "Adın ne? Kaç yaşındasın?" gibi sorular sorup durdu. Bende söyledim, "Adım Namra. 16 yaşındayım." Dedim. Tabii ki dayanamayıp aynı şeyi bende sordum. "Peki senin adın ne?". Leo dedi.