Ficool

Chapter 32 - Bölüm 33:Küllerinden Doğmak

Bir Yıl Sonra...

Şile'deki o tepede, bir zamanlar enkaz olan ahşap ev, şimdi yeniden hayat bulmuştu. Kırık pencerenin yerinde, denizin mavisini içeri taşıyan geniş ve temiz bir cam vardı. Kenan'ın tekmeleriyle parçalanan kapı, Ferkan'ın kendi elleriyle yaptığı sağlam ve güven veren bir kapıyla değişmişti. Bahçedeki yabani otların yerini ise Sevim'in özenle baktığı domates fideleri, biberler ve renk renk çiçekler almıştı. Evin her köşesi, emek, sabır ve sevgi kokuyordu.

Ferkan, artık o devasa cam kulelerin gölgesinde yaşayan, ruhu sıkışmış bir adam değildi. Evin alt katını küçük bir atölyeye çevirmişti. Burada, büyük markalar için değil, isteyenler için, kendi tasarladığı, basit ama şık elbiseler, gömlekler dikiyordu. O, artık bir fabrikatör değil, işini aşkla yapan bir zanaatkardı.

Sevim ise içindeki o şefkati ve sevgiyi, en çok istediği şeye yöneltmişti. Bahçeyle uğraşmadığı zamanlarda, köydeki birkaç ailenin çocuklarına bakıyor, onlara masallar anlatıp oyunlar öğretiyordu. Yüzündeki o mahzun ifade, yerini cıvıl cıvıl bir aydınlığa bırakmıştı. Hayatında ilk defa, birinin yeğeni ya da birinin karısı değil, sadece kendisiydi.

Hafta sonları ise en sevdikleri misafirleri gelirdi. Sadık Usta, artık onların ailesinin bir parçası olmuş, beyaz saçları ve bilge gülümsemesiyle bu küçük yuvaya neşe katıyordu.

Bir cumartesi akşamı, üçü yine bahçede, batan güneşe karşı çaylarını yudumluyorlardı. "Gazetede okudum," dedi Sadık Usta sessizce. "Rüya Hanım'ın davası sonuçlanmış. Dolandırıcılık, sahtecilik, vergi kaçakçılığı... On beş yıl vermişler."

Ferkan ve Sevim birbirlerine baktılar. Bu haber, içlerinde ne bir sevinç ne de bir intikam hissi uyandırdı. O dünya, artık onlara çok uzaktı. Kenan'ın kundaklama ve saldırıdan aldığı ceza gibi, bu da sadece geçmişte kalmış kötü bir anının son noktasıydı.

"Hak ettiğini buldu," dedi Ferkan sakince. Konuyu değiştirmek istercesine Sevim'e döndü, elini onun karnına koydu. "Biz geleceğe bakalım."

Sevim'in belirginleşen karnı, onların en büyük zaferi, en umutlu gelecekleriydi. Tüm o yıkımın, acının ve kaosun içinden, yepyeni, masum bir hayat filizlenmişti.

Güneş, denizin üzerinde kızıla dönerken, Ferkan ve Sevim, o ahşap verandanın basamağında yan yana oturdular. Artık ne kaçıyorlardı ne de savaşıyorlardı. Sadece nefes alıyor, seviyor ve yaşıyorlardı. Her şeylerini kaybetmişlerdi. Ama aslında, birbirlerini ve gerçek hayatın ne demek olduğunu bulmuşlardı. Bu, onların küllerinden, kendi elleriyle kurdukları, basit ve sonsuz cennetleriydi.

More Chapters