Ficool

Chapter 2 - kıyının ardındaki sesler

Sis, Lina'nın etrafında yaşayan bir varlık gibi hareket ediyordu. Bazen hafifçe çekiliyor, sonra yeniden sarılıyordu. Adamın bakışları ise sisin arasından bir anlığına berraklaşıyor, sonra yine bulanıklaşıyordu.

"Hatırlamıyorum" demişti… Ama gözleri, başka bir şey söylüyordu; sanki tanıyordu, sadece söylemeye korkuyordu.

Lina, cebindeki mektubu çıkardı. Kağıt nemden hafif yumuşamıştı. Adam, ona bakarken göz bebekleri küçüldü, yüzündeki donuk ifade yerini bir tedirginliğe bıraktı.

— Nereden buldun onu?

— Postayla geldi. Bir hafta önce.

— Sana kim gönderdiğini biliyor musun?

Lina, başını yavaşça salladı.

— Hayır… Ama burada olmamı istiyorlar.

Tam o sırada… O sesi yeniden duydular. Ayak sesleri. Düzenli, ağır ve kararlı.

Sis, iskeleyi boğazına kadar yutmuştu. Gelen kişi hâlâ görünmüyordu ama varlığı, soğuk bir rüzgar gibi hissediliyordu.

Adam hafifçe öne eğildi, gözlerini kısarak sisin derinliklerine baktı.

— Buradan gitmelisin.

— Neden?

— Çünkü bu damga… (parmağıyla mektubun arkasını işaret etti) … yalnızca birine gönderilir. Ve o biri sen değilsin.

Lina cevap vermeden önce, üçüncü kişi sisin içinden çıktı. Üzerinde uzun, koyu renk bir palto vardı. Yüzü gölgelerin ardında saklıydı. Elinde bir mektup tutuyordu. Mektup, Lina'nınkine tıpatıp benziyordu.

Adam konuştu, sesi soğuktu:

— İkiniz de buradasınız. Demek ki oyun başlamış.

Lina'nın kalbinde hem korku hem merak birbirine karıştı. Ne oyunu? Bu iki adam kimdi? Ve neden ikisinde de aynı damga vardı?

Sis, daha da yoğunlaştı. Sanki gerçeklik, denizin dibine çekiliyordu.

Üçüncü adam, bir adım daha attı.

— İkinizden biri geçmişte yaptığını hatırlayacak. Diğeri ise… hatırlamadan kaybolacak.

Lina, o an fark etti ki bu buluşma, tesadüf değil; yıllar önce yarım kalmış, karanlık bir hikâyenin yeniden başlamasıydı. Ve bu hikâyenin içinde aşk, sır ve tehlike iç içe geçmişti.

---

More Chapters