Nexus'un zihinsel zincirleri birer birer kopuyordu. Havadaki kırmızı-siyah enerji halkaları, patlayan cam parçaları gibi dağılırken, savaş alanına yeniden gerçekliğin keskin soğuğu çöktü. Bumblebee, dizlerinin üzerinden kalkarken dişlerini sıktı; Arcee, titreyen ellerini yumruk yaptı.
Optimus, baltasını iki eliyle kavradı. Megatron ise füzyon topunun namlusunu Nexus'un gövdesine doğrulttu. İkisi de nefes almadan birbirine kısa bir bakış attı—düşmanlıklarını unutmadan ama aynı hedefe odaklanarak.
— Optimus: "Şimdi!"
— Megatron: "Ez onu!"
Bir anda gökyüzü yarıldı. Optimus'un baltası, saf mavi enerjiyle parlayarak aşağıdan yukarıya doğru savruldu. Aynı anda Megatron'un füzyon topu, mor beyaz bir enerji demetini kükreyerek fırlattı. İki saldırı Nexus'un merkezinde çarpıştı; sonuç, şehrin yarısını titreten bir patlamaydı.
Nexus'un metal kabuğu, dev bir çan gibi yankılanan bir gürültüyle yarıldı. Gövdesinden fışkıran enerji, hava moleküllerini yakarak etrafa şimşekler saçtı. Arcee ve Bumblebee, patlamanın şok dalgasıyla geriye savruldu.
Patlamanın ortasında, Nexus'un dev gövdesi yavaş yavaş çökerken, kalbinde atar gibi ışıldayan çekirdek ortaya çıktı. Kırmızı-siyah enerjiyle titreşiyor, etrafındaki boşluğu büküyordu.
— Soundwave: "Uyarı… çekirdek stabil değil. Kaçıyor!"
Tam o anda, çekirdek kendi çevresinde dönerek bir yarık açtı. Yarığın içinden, tanımsız bir boyutun fısıltıları yayıldı—ve çekirdek hızla içine süzüldü.
Optimus kükreyerek ileri atıldı, ama yarık çoktan kapanıyordu. Megatron'un yüzünde hem öfke hem de tuhaf bir gülümseme vardı.
— Megatron: "Av henüz bitmedi, Prime."
— Optimus: "Hayır… bu sadece başlangıç."
Gökyüzü, patlamanın dumanıyla kararmışken, geriye yalnızca derin bir sessizlik kaldı. Ama herkes biliyordu: Nexus hâlâ hayattaydı… ve artık daha tehlikeliydi.