...
"Bırak beni diyorum sana.!" Diyerek gözyaşlarım içinde bedenimi sıkıca saran adamın kolları arasında çırpınmaya başladım.
"Sonun o ikisi gibi olsun istemiyorsan uslu dur ve beni tatmin et güzellik." Diyerek yerde kanlar içinde yatan üvey abim ve üvey annemi işaret ettiğinde o ikisine bakış attım.
"Bırak beni aşağılık herif.!" Diyerek son gücümle dizimi kasıklarına geçirdim. Anında ellerini vücudumdan çekip kasıklarına koyarken bağırmaya başladı.
"Ah, seni kahpe.! Ödeteceğim bunu sana.!" Dediğinde masanın üzerinde ki saksı gözüme çarpınca hızla alarak tüm gücümle kafasına attım.
Attığım vazo kafasına isabet ederken alnından süzülmeye başlayan kanı gördüm. Cebinden çıkardığı bıçakla üstüme doğru gelmeye başlayınca korkarak yana doğru kaçtım. Kafasına attığım vazo sayesinde sersemlemişti. Sarsılarak duvara çarpınca yanımda ki makyaj masanın üzerinde ki parfüm şişesini elime aldığımda yanıma gelmiş ve elindeki bıçağı karnıma saplamıştı.
Çektiğim acıya dayanmaya çalışarak elimde ki ağır parfüm şişesini tekrar kafasına vurduğumda saniyeler içerisinde yere yığılmıştı. Üzerimdeki koyu yeşil elbisenin alt kısmını elimle toplayarak yaramla birlikte odadan çıkmaya başladım.
Kimseye görünmemeye dikkat ederek hızlıca olduğum pavyondan çıktığımda buradan yarım saat uzaklıkta ki ana yola çıkana kadar gücüm tükenmeye başlamıştı.
Yola çıktığımda ileriden gelen bordo arabanın önüne hiç düşünmeden atladığımda şoför bana çarpmamak için ani fren yaptığında hızlıca arabadan indi.
"Aklını mı kaybettin hatun-?" Diyerek sinirle soluyan adamı görünce ağzımdan tek bir cümle çıkmıştı.
"Yardım edin.!" Son sözümü söylediğimde kendimi yabancının kollarına bırakmış karanlıkta kaybolmuştum.
❄️
Gözlerimi açtığımda bembeyaz tavanla karşılaştım. Yerimi yadırgarken etrafta göz attığımda buranın bir hastane odası olduğunu anladım. düşünmeyi bırakıp pozisyonumu bozmadan uzanmaya devam ettim. Kendimi oldukça yorgun hissediyordum.
Kaç dakika o şekilde durdum bilmiyorum ama olduğum odanın kapısı açılıp içeriye uzun boylu esmer üzerinde dağılmış beyaz gömlek ve siyah pantolonuyla giren adamı görünce şaşırmıştım.
Bu adam bayılmadan önce arabasının önüne atladığım adamdı. Beni hastaneye bırakıp gittiğini düşünmüştüm. Ama düşündüğümün aksine beni beklemişti.
"Sonunda uyanmışsın hatun.?" Diyerek elindeki iki çay bardağından birini ve bir keki yanımdaki masaya bıraktığında ona bakmaya devam ederken konuştum.
"Evet yeni uyandım.." konuşmamla boğazım acısada konuşmaya devam ettim.
"Size de zahmet verdim." Dediğimde yanıma köşedeki sandalyeyi çekerek yatağıma çekerek oturdu.
"Estağfurullah ne zahmeti kim olsa aynı şeyi yapardı.!"
"Emin olun yapmazlardı.!" İnsan eti ağırdı yaralı da olsa bir insan çok yük oluyordu kimilerine. Kimse kimseye böyle yardım etmezdi. Başına bela olacak diye yaralı bir kadına yardımda bulunmazdı.
"Kapatalım bu konuyu." Diyerek arkasına yaslandığında göğsünün genişliği öne çıktığında baka kaldım. Beyaz gömleğinin üstten üç düğmesi açıktı. Ve bu yanık göğsünü gösteriyordu.
Göğsünün genişliği tam olarak başını dayayıp yaslanmalıktı..
Boğazını temizleyince utanarak bakışlarımı üzerinden çektim. Adamı izlerken yakalanmıştım tam rezillikti.
"Jandarma gelip seni sorguya çekmeden önce neler olduğunu bilmek isterim." Sert sesiyle konuştuğunda aklıma gelenlerle irkildim ben adamın kafasını iki kez kırmıştım ölmüş olabilirdi.
"Korkma öyle hemen hatun. Kime yardım ediyor olduğumu bilmek hakkım değil mi.?"
"Hakkın ama-"
"Her neyden korkuyorsan korkma hatun, bana anlat ki arkanda durayım. Ben varken kimse sana bir şey yapamaz.!"
Dedikleriyle aklımı çelmişti bile. Sözleri ve en önemlisi gözleri güven veriyordu. İkna olduğumu anlamış gibi konuştu.
"Önce adını ve yaşını söyle ve ardından seni bu hâle getiren kişiyi ve olayı anlat."
"Adım. Eftelya yirmi bir yaşıma girdim."
"Anlat bakalım Eftelya neden bu haldesin"
"Annem ben çok küçük yaştayken hastalıktan vefat etmiş. Beş sene önce evlendi babam bizim mahalleden dul bir kadınla evlendi. Üvey annemin birde oğlu vardı benden büyük. Babam onlar yüzünden geçen sene üvey ağabeyimin kumar borcu olduğu adam tarafından kaçırılıp dövüp öldürüldü." Babamdan bahsederken gözlerim dolmuştu. Annemin yüzü hatıramda bile değilken bir de babasız kalmak çok kötüydü.
"Babamın vefatı sonrasında üvey annem ve oğlu ile kalmaya devam ettim. Onlarla geçinmek zorda olsa gidecek yerim yoktu. Tekrar üvey ağabeyimin borcu olan adamlardan pavyon sahibi olan bir adam vardı ve ağabeyim borcu ödeyemeyeceğini söylediğinde üvey annem beni verdi onlara. Borç bitene kadar pavyonda şarkı söyletecekti." Çayından bir yudum aldığında bende benim için getirdiği çaydan bir yudum aldım. Sıcaklık boğazımdan geçerken anlatmaya devam ettim.
"Her akşam o sarhoşları eğlendirmek için şarkı söylüyordum ve bunu çoğu kişi beğenince müşteride artıyordu. Borcun bittiği vakit ağabeyim ve annem beni oradan almak istemişlerdi çünkü başka bir pavyon sahibi ağabeyimden istemiş beni. Her akşam kazanılan paranın dörtte birini alacaklardı.
Çalıştığım pavyon sahibi adam beni vermek istemeyip ikisinide gözümün önünde öldürdü. Kaçmak istediğimde üstüme saldırmaya başladı. Kurtulmak için iki kez kafasını kırdım." Dediğimde kaşlarını çatarak şaşkınca baktı bana.
"Kafasını kırdın.? Hemde iki kez.?"
"Evet ilkinde vazoyla diğerinde parfüm şişesiyle.!" Dediğimde dudakları kıvrılmıştı.
"Demek ilk kafasına vazoyu vurdun ardından da parfüm şişesini.?" Emin olmak için beni tekrar ettiğinde başımı salladım daha sonra ürkerek sordum.
"Evet lâkin ölmüş olmasın.?" Dediğimde küçük bir kahkaha atmıştı.
"Merak etme hatun belli ki taş kafalıymış ölmemiştir." Dedikleriyle içime su serpilmişti. Kafasını kırdığım kişi namus düşmanı biri olsa da katil olmayı istemezdim.
"Evli misin.? Çoluk çocuk var mı.?"
"Hayır. Evli değilim çocuğumda yok.." dedikten sonra derin bir nefes alarak konuştum.
"Peki sizin adınız ne? bana yardım eden beyin adını bilmek isterim.!"
"Ömer Asaf bende.!" Dedikten sonra başımı sallamıştım ki odanın kapısı tıklanmış ardından iki jandarma girmişti içeriye.
"Ağam müsaadenle sorgu için gelmiştik.!" Dediğinde şaşırmıştım. Ağam mı demişti adam? Bu kadar genç ağa mı olurdu.? En fazla yirmilerin sonunda görünüyordu.
"Tabi Musa geç koçum.!" Diyerek ayağa kalktığında bileğini tuttum. Gözleri önce bana bakmış ardından da bileğindeki eline baktıktan sonra tekrar gözlerime bakmıştı. Gidecek miydi.?
"Kapıda olacağım hatun.! Sen bana anlattıklarını aynı şekilde Musa'ya anlat.!" Dediğinde başımı salladım. Çok bilmesemde tek tanıdığım oydu şuan. O odadan çıktıktan sonra Musa denilen adam önümde durup konuşmaya başladı.
"Öncelikle çok geçmiş olsun. Önce adınızı ve soyadınızı öğrenebilir miyim.?"
"Teşekkür ederim. Adım Eftelya Demir."
"Buyrun Eftelya hanım anlatmaya başlayın."