Ficool

Chapter 9 - KIRIK KALBİN SESSİZLİĞİ

Hazal'ın Anlatımı

Sabah ışıkları odaya sızarken gözlerimi kapalı tuttum. Gece boyunca gözlerimi yummamıştım ama yine de uyanmış gibi davranmak istedim. Çünkü uykusuzluğumu, korkularımı, zihnimdeki karmaşayı Boran'ın görmesini istemiyordum.

Yanımda sessizliğiyle duran adamın varlığını bütün gece hissettim. Bana dokunmadı. Hiçbir şey söylemedi. Ama yine de oradaydı. Gözlerim kapalıyken bile üzerimde onun bakışlarının ağırlığını taşıdım.

İçimde öyle büyük bir çatışma vardı ki… Bir yanım bağırıyordu: Kaç! Bu adamın gölgesinden kurtul! Senin hayallerin vardı, sen doktor olmak istiyordun!

Ama başka bir yanım, sessizce fısıldıyordu: Ya o seni gerçekten koruyorsa? Ya zincir değil, kalkan olursa?

Onun gece yarısı bana söylediği söz hâlâ kulaklarımda çınlıyordu:

"Bir gün bana inanacaksın."

Gözlerimi açtığımda Boran pencerenin önünde duruyordu. Geniş omuzları, dik duruşu… Sanki odanın karanlığını bile kontrol ediyordu. O an içimde istemeden bir ürpertiyle birlikte bir güven duygusu da hissettim. Korkuyla karışık bir güven.

Ama hemen kendime kızdım. Hayır Hazal! Sakın inanma! Bu dünyada kimse kimseyi korumaz. Herkes çıkarı için yaşar. Onun da seni seçmesinin tek sebebi, kendi gücünü göstermekti.

Yatakta doğruldum. Elbisem hâlâ üzerimdeydi, başımda ise ağır bir yük gibi duran duvak artık yoktu. Düğün gecesi bitti ama kabus yeni başlamıştı.

Boran bana döndü. Gözlerimle ondan kaçmak istedim ama yapamadım. Çünkü bakışı öyle keskindi ki, sanki ruhumu okuyordu.

"Hazal…" dedi. Sesinde emir yoktu bu kez. Daha çok… bir çağrı gibi.

İçim ürperdi. Dudaklarımı sıkıp sustum. O ise birkaç adım yaklaştı, ama yine mesafe bıraktı.

"Senin istemediğini biliyorum." dedi. "Ama bu evlilikten geri dönüş yok. Kaçsan da, bağırıp çağırsan da… artık benimlesin."

Sözleri bir bıçak gibi içime saplandı. Çünkü doğruydu. Artık kaçışım yoktu. Ama o cümlelerin ardında gizli bir şey daha hissettim: Kararlılık. Sanki beni sadece kendi dünyasına bağlamıyor, aynı zamanda kendi gölgesinin içine alıyordu.

Dayanamadım. İlk kez ona karşı konuştum:

"Ben bu hayatı seçmedim. Ben senin karanlığında kaybolmak istemiyorum. Benim hayallerim vardı…"

Sesim titredi, gözlerim doldu. Ama yine de bakışlarımı ondan kaçırmadım.

Boran sustu. Uzun süre bana baktı. Sonra sertçe başını yana çevirdi. Belki de ilk kez, o da kırılgandı.

"Hayallerine dokunmayacağım." dedi sonunda. "Ama bil ki, seni kimse benden alamaz."

O an içimde daha büyük bir çatışma başladı. Bir yanım onun sözüne inanmak istedi, bir yanım ise nefretle haykırdı.

Peki Boran… beni gerçekten koruyacak mısın, yoksa senin dünyanda ben de ölecek miyim?

More Chapters