Ficool

Chapter 2 - 2. Bölüm: Camların Ardındaki Fısıltı

Sabah, gri bir gökyüzüyle geldi.

Ha Yoon gözlerini açtığında kendini yabancı bir odada buldu. Yatağı, yorganı ve hatta duvarlardaki tablolar bile "ben bu hayata ait değilim" der gibiydi. Bir an nerede olduğunu hatırlayamadı.

Sonra olanları hatırladı.

Yağmur, düşüş, Kang Joon'un arabası… ve sonra?

Kapının altından gelen kahve kokusu, onu düşüncelerinden çekip aldı. Üzerine aceleyle bir şey geçirip odadan çıktı.

Salonda Kang Joon'u buldu. Simsiyah gömlek giymiş, kahve kupasını tutarken bir gazeteye göz gezdiriyordu. Her haliyle "ben bu dünyaya ait değilim" diye bağırıyordu.

"Uyandın."

Bakışlarını ona çevirmeden konuştu.

"Üç kere kabus gördün. İkincisinde kendi adını sayıklıyordun."

Ha Yoon şaşkınlıkla gözlerini açtı.

"Nasıl… duydun?"

"Benim evimdeydin. Duvardan geçmiyorsan her şeyi duyarım."

Yoon omuz silkti. "Sadece kabustu…"

Ama rüyası... sıradan bir kâbus değildi.

Kang Joon, karanlık bir uçurumun kenarındaydı. Yoon ona uzanıyor, "Geri gel!" diye bağırıyordu.

Sonra bir ses — fısıltı gibi, yankılı, tanıdık — kulağına eğilip şöyle demişti:

"Henüz değil."

Ve o an, içinden buz gibi bir ürperti geçmişti. Uyandığında ise kolunda mor bir iz vardı.

Gizlice baktı. Hâlâ oradaydı.

---

Kang Joon gazeteyi bir kenara koydu.

"Bugün nereye gitmek istiyorsun?"

"Evime..."

"Olmaz."

Sert ama sakindi.

"Gece senin peşindekiler hâlâ bulunamadı. Evine dönerken iz bırakmak istemem."

"Yani beni rehin mi tutuyorsun?"

"Hayır. Seni koruyorum. İkisi arasındaki farkı öğrenmen lazım."

Ha Yoon gözlerini devirdi. Ama içten içe, onunla kalma fikri… ona iyi hissettiriyordu. Bu tuhaftı. Çünkü Kang Joon soğuk, ilgisiz ve kibirliydi. Ama yanında olunca... bir şekilde güvende hissediyordu.

---

O gün birlikte kahvaltı ettiler. Sohbet neredeyse yoktu. Ama Kang Joon, garip bir şekilde sürekli Yoon'u izliyordu. Sanki onun davranışlarını çözmeye çalışıyordu. Göz ucuyla, dikkatlice.

Ha Yoon ise dışarıyı izlerken bir şey fark etti.

Camın buğusunda...

Bir iz.

Parmak izi değil.

Sanki içeriden biri cama küçük bir daire çizmişti.

Yaklaşınca sildi ama iz hâlâ görünüyordu — tam ortasında küçük bir işaret: ᛣ

Bu sembol neydi?

Tam o anda Kang Joon, mutfaktan konuştu:

"Camda ne var?"

"Hiçbir şey," dedi Yoon. Ama sesi biraz titredi.

"Buhar işte."

---

Gece olunca, Ha Yoon kendi odasına çekildi.

Yatağa uzandığında gözleri yavaşça kapanırken odada bir fısıltı yankılandı:

> "O bana ait. O'nu bırakma."

Ha Yoon doğrulup etrafa baktı.

Kimse yoktu.

Ama odadaki hava... ağırlaşmış gibiydi.

---

Ve o sırada, Kang Joon aşağı kattaydı. Bir kitaplık açtı. İçeriden bir kutu çıkardı. Tozlu kapağını kaldırdı. İçinde eski bir mektup vardı.

Mektupta sadece şu yazıyordu:

"Mu Ryeong geri dönecek. Ha Yoon'un yanında."

Kang Joon'un yüzü gerildi.

"Demek sonunda başladık..."

---

Bölüm Sonu.

More Chapters