Ficool

Chapter 9 - Bölüm 9: Han’da Karşılaşma

Bardan bize bakan genç bir adamla göz göze geldik. Bakışları buz gibiydi; hanın loş ışığında bize doğru yürüyordu. Tehditkâr duruşunu yumuşatır gibi ellerini uzattı. Sesi tok, gururlu.

— Deadline Ren'in sadık hizmetkârı, Orion.

Tanışmayı Awen'e bıraktım. Eli kılıcında, her an harekete geçmeye hazır, aynı tonda yanıt verdi.

— Ben Awen. Genç efendim Feyn'in sadık hizmetkârı.

Orion başını hafifçe eğdi.

— Korkutmak istememiştim. Tanrının Parmakları'ndan mustarip bu köylüler ağzını açmıyor. Köyde daha çok insan olmalıydı. Yaşlı bir adam, geç bir terzi, çocuklar… Gördünüz mü?

— Hayır. Geldiğimizden beri sadece han sakinleri. Kimse gelmedi, kimse gitmedi.

— Demek Albert ve diğerleri çoktan hac yoluna düştü, dedi, sesinde tuhaf bir kabullenme.

— Ne hacı?

— Bilmiyor musunuz? Sabah olduğunda tüm bloklar batı bloğunu gasp edecek. Arınma Günü. İnsanlar büyük zindana gidiyor, Grantline'a yakarmak için…

İçimden geçirdim: Sabah olduğunda milyonlarca altınlık eşyayı satmış, bu lanet oyundan ebediyen kurtulmuş olacağım.

Adamı savuşturmak için, farkında olmadığım şeytani bir gülümsemeyle:

— Sabah yola çıkarız.

Orion şüpheyle gözlerimin içine baktı, sonra:

— Tavsiyem… Ben bu gece gidiyorum. Siz de en kısa zamanda ayrılın.

Son cümlesini gözlerime saplayarak, tehditkâr bir fısıltıyla söyledi. Kelimeleri üzerimizde bir ağırlık gibi çöktü. Hanın meşe döşemelerini her adımıyla inlete inlete kapıya yöneldi.

Awen fısıldadı:

— Ona söylemeliyiz. Dışarı çıkarsa öldürülecek.

— Awen, bekle, dedim soğukkanlılıkla. — Kolay ölecek birine benzemiyor. Bize zaman kazandırır.

Hanın ağır demir kapısı gıcırtılarla çarpılıp kapandı. Ayak sesleri tamamen kesildi. Ardından döndüm.

— Awen, başlayalım, dedim. Gözlerimde aç bir çocuğun neşesi.

Awen durdu, gözlerini yere indirdi. Sesindeki titreme, rüzgârın çelik bir bıçağı yaladığı gibi soğuktu.

— Masum insanları öldürmektense dışarıda kahramanca ölmeliydik, efendimiz, dedi. Sonra başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "Deadline'lar peşimizi asla bırakmaz."dedi

İki elimle Awen'in sıcak omuzlarını sıktım.

— Birkaç oyun karakteri için kahramanca ölmeyi denedik. Çok can yaktı. Bu sefer benim yolumla.

Awen'in anlamsız bakışları, sözlerimi sindiremediğini gösteriyordu.

— Sen yapmazsan ben yaparım, Awen.

Tabureden indim. Sessizce piyanonun arkasına süzüldüm. Kadın hâlâ çalıyordu, sırtı bana dönük, hiç farkında değildi.

Kılıcımı iki elimle kaldırıp ensesine sapladım. Şnk! Kemik kılıcı sıkıştırdı, çekemedim.

Kadın bir an dondu, sonra yırtıcı bir çığlık kopardı:

— YARDIM EDİN! BİRİ SALDIRIYOR!

Kan fışkırdı, tuşlar kızıla boyandı. Vücudu sarsılarak piyanonun üstüne devrildi, başı klavyeye gömüldü. Kılıcım boynunda saplı kaldı.

Tam o anda sırtıma sert bir tekme indi. Havaya uçtum, meşe döşemede yuvarlandım. Can barım kırmızıya düştü.

— Awen! Awen!!! Yardım et! Canım gidiyor!!! diye haykırdım yerde kıvranırken.

NPC'ler ayağa fırladı. Sandalyeler devrildi. Tıknaz köylü öfkeyle üstüme atıldı, botuyla karnıma sert bir tekme savurdu.

— CİNAYET!

— Yardım! Muhafızlar! Saldırı altında!

— Suçlu! Cezalandırılacak!

Tekmeler yağarken ben yerde kıvranıyordum. Elim boş, kılıcım hâlâ kadının boynunda.

— Awen! Plan değişti! Korumama geç!

More Chapters