Ficool

Chapter 4 - MASKENİN İÇİNDEKİ MEZARLIK

9. Bölüm

Taşıyıcı, gözünü bir kez kırptığında bir anda bambaşka bir yerde buldu kendini. Ne Araf'tı burası, ne cehennem. Daha önce hiç görmediği, hiçbir yere benzemeyen bir karanlık diyarda… Gökyüzü yoktu, yer yoktu; sadece yanan küllerin uçuştuğu, zamanın durmuş gibi hissettirdiği bir boşluk. Gölgeler bile korkuyor gibiydi.

Birden, karanlığın içinden bir figür yaklaştı. Gölgelerin arasından çıkan bu adamın gözleri, taşıyıcınınkine kilitlendi. Sırtı dimdikti, ağzında çarpık bir gülümseme vardı.

5. Taşıyıcı.

Taşıyıcı, önce şaşkınlıkla baktı, sonra sordu:

"Bu yer… burası neresi? Ve neden gülüyorsun?"

5. Taşıyıcı kahkaha attı. Sesi yankılandı, sanki binlerce gölge onunla birlikte gülüyordu.

"Ne oldu? Böyle bir şeyin olabileceğini düşünmemiş miydin? Hahahahaha!"

Taşıyıcı susmuştu. Ne söyleyeceğini bilemiyordu.

5. Taşıyıcı, birkaç adım daha yaklaştı. Gözlerindeki delilik ve öfke taşıyıcıyı ürpertti.

"Ben… en güçlüsüydüm! En yeteneklisi… En iyisi! Ama şeytan bunu hiç görmedi. Sizinkine benzer güçleri bana vermedi, neden biliyor musun? Çünkü biliyordu… bana o kadar güç verirse, ben kaçınılmaz olurdum. Kontrol edemezdi. Ama şunu bil…

…beni bu karanlığa mühürlediğinde, aslında kendi sonunu getirdi."

Taşıyıcı geri çekilmeden gözlerini dikti.

5. Taşıyıcı çılgın bir kahkahayla devam etti:

"Benden öncekileri… benden sonrakileri… hepsini kölem yaptım! Hahahahaha! Hepsi güçlerini bana verdi. Şeytan, maskeyi yaratırken kendi öz gücünü parçalara ayırdı. Her taşıyıcıya güç verdiğinde, kendi gücünden eksildi. Sonunda sen… sen maskeyi taktığında… artık çok zayıftı. Düşünsene, sana neden hiç tam olarak görünemedi? Ha?"

Karanlık daha da yoğunlaştı. Taşıyıcı sessizdi, ama zihni çalışıyordu.

"Çünkü…" dedi 5. Taşıyıcı, "…çünkü onu ben kontrol ediyorum. O artık benim kölem. Hahahaha! Ve sen… sen o kızı yanına aldığında, kendi sonunu yazdın. Şeytan, o kasabadan hep uzak durdu. Çünkü orası… benim kanımdandı. O kız… benim devamımdı. Ve sen… sen ona kendi kanını vererek… benim soyumu yücelttin!"

Taşıyıcı nefesini tuttu. Bu cümleler, içini paramparça etti.

"Beklediğim tek şey buydu. Artık tekrar dünyaya dönebileceğim… senin bedeninde!"

Karanlık, taşıyıcının etrafında dönmeye başladı. Bir rüzgar gibi, bir lanet gibi.

"Artık şeytan yok… çünkü gerçek şeytan benim!"

Taşıyıcı, öfkeyle ileri atıldı:

"Peki ya asker? O neden vardı? Görev neden onun öldürülmesiydi?"

5. Taşıyıcı durdu. Gülümsedi.

"Asker mi? O sadece seni buraya getirmek içindi. Bu yer… burası…

…benim bedenimin kemiklerinin bulunduğu yer."

Taşıyıcının zihni çatladı. Maske titredi.

"Ve o kız… senin baygın bedeninin yanında. Ne yaptığını sanıyorsun ha? Ayini başlattı bile."

Burası sadece bir ruhlar mezarlığı değildi. Burası, en eski taşıyıcının diriliş alanıydı.

Ve şimdi taşıyıcının içinde iki irade çarpışıyordu: Biri Gölgemühür'ün, diğeri eski bir lanetin yankısı…

Son perde daha yeni başlıyordu.

Taşıyıcı, duydukları karşısında kımıldayamaz haldeydi. Gözleri, beşinci taşıyıcının siluetine odaklanmış ama zihni yankılanan çığlıklarla parçalanıyordu.

Bu bir yalan olmalıydı. Şeytan nasıl kontrol altına alınabilirdi?

Maske... maskeyi o yaratmıştı. Cehennemin efendisiydi.

Peki şimdi neden… neden susuyordu?

"Bunu... uyduruyorsun," dedi taşıyıcı, sesi titrek.

Beşinci taşıyıcının gözlerinde alay vardı. Gülümsedi.

"Şeytanın sesini en son ne zaman duydun? En son ne zaman seni doğrudan yönlendirdi?"

"Zayıflıyor. Çünkü ben içindeyim. Çünkü seninle birleşmek üzereyim."

O anda çevre değişti.

Gri sonsuzluk, çürümüş kemiklerle dolu karanlık bir alana dönüştü. Taşıyıcı yere baktı.

Çakıllar yoktu. Sadece... insan kemiği.

Maskeyi takmış onca kişinin kemikleri.

Ve ortada… büyüyle mühürlenmiş devasa, siyah bir kafatası.

Göz çukurları hâlâ kıvılcımlarla parlıyordu.

Beşinci taşıyıcı yanına yaklaştı.

"Ben burada yeniden doğacağım," dedi fısıltıyla.

"Senin bedeninde. O kız… şimdi ayini tamamlıyor. Kanın sayesinde maskeyle aramızdaki bağ nihayet kapanıyor."

Taşıyıcı dizlerinin üzerine çöktü. Boğazına kadar yükselen karanlıkla savaşıyordu.

Ama ilk kez... maske ona karşı koymuyordu.

Şeytan yoktu.

İçindeki diğer ruhlar sessizdi.

Hepsi... itaat ediyordu.

Aynı anda, dış dünyada...

Kız, taşıyıcının hareketsiz yattığı yerde diz çöküyordu. Etrafında maskeden sızan karanlık dumanlar dolanıyordu.

Gözleri kapalıydı. Nefes alışverişi ritmikti.

Ellerinde taşıyıcının kanıyla çizilmiş kadim semboller vardı.

Gölgemühür'ün sembolü şimdi yerden yükseliyor, bir gölge haline geliyordu.

"Ona yardım etmek istiyorum," dedi kız fısıltıyla.

"Ama bunu sadece onun gibi olursam yapabilirim..."

Sanki bir içgüdü...

Bir fısıltı...

"Devam et..." diyor gibiydi.

Kız başını kaldırdı. Gözleri kararmıştı.

Ve Gölgemühür'ün karanlığı onun etrafında dönmeye başladı.

Maskenin İçinde…

Taşıyıcı, tüm bu açıklamalardan sonra son bir güçle ayağa kalktı.

Yüzüne acı oturmuştu ama içinde bir öfke yanıyordu.

"Beni kullanamazsın," dedi.

"Bu beden bana ait. Ruhum hâlâ benim."

Beşinci taşıyıcı yaklaştı.

"Ama zayıfsın," dedi.

"Bu maskeyi sen seçmedin. O seni seçti çünkü yeterince karanlıktın. Ve şimdi... seni ben seçiyorum."

Tam bu anda taşıyıcının gözlerinde kızın görüntüsü belirdi

O, karanlıkta tek başına, maskenin gücünü çağırıyordu.

"Hayır…" dedi taşıyıcı dişlerini sıkarak.

"Ona ulaşmam gerek… O'nu bu lanetten korumam gerek."

Beşinci taşıyıcı bağırdı:

"Artık çok geç! Hepimiz onunla birleşiyoruz!"

Karanlık bir fırtına maskenin içini sardı.

Ama taşıyıcı bu sefer... kaçmadı.

Kafasını kaldırdı, yumruklarını sıktı ve karanlığa doğru yürüdü.

More Chapters